Rumlararkalarını şehrin surlarına vermiş savaşırlarken, Ensâr’dan bir zât, atını Bizanslıların ortasına kadar sürdü. Bunu gören mü’minler; “Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın!” (Bakara 2/195) âyetini hatırlayarak: “–Lâ ilâhe illâllah!
BakaraSuresi 195. Ayet Git . وَاَنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْد۪يكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِۚۛ وَاَحْسِنُواۚۛ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِن۪ينَ ﴿١٩٥﴾ 195. Allah yolunda infak edin (verin
bakarasuresi latin harfli okunuşu ve türkçe meali bismillahirrahmanirrahîm 2/bakara-1: elif, lam, mim. elif, lam, mim. 2/bakara- 2: zalikel kitabu la reybe fîhfîhi, huden lil muttekînmuttekîne. bakara suresi türkçe meali ve arapça okunuşu bakara suresi 286 ayettir. nüzulü medine de olup 87. sure olarak
BakaraSüresi 195. Ayet Tefsiri. Türkçe Okunuşu * Veenfikû fî sebîli(A)llâhi velâ tulkû bi-eydîkum ilâ-ttehluketi veahsinû inna(A)llâhe yuhibbu-lmuhsinîn(e) 1. Ömer Çelik Meali: Mallarınızı Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Bir de iyilik edin ve yaptığınızı güzel yapın.
cash. 2-BAKARA 195. Ayet وَأَنفِقُواْ فِي سَبِيلِ اللّهِ وَلاَ تُلْقُواْ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى التَّهْلُكَةِ وَأَحْسِنُوَاْ إِنَّ اللّهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinînmuhsinîne. Bayraktar Bayraklı Allah yolunda harcama yapınız. Kendi kendinizi tehlikeye atmayınız ve iyilik yapmaya devam ediniz; Allah iyilik yapanları sever. Edip Yüksel ALLAH yolunda harcayın, kendi kendinizi zarara sokmayın. İyilik edin. ALLAH iyilik edenleri sever. Erhan Aktaş Allah yolunda malınızı infak1 edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın. Kuşkusuz, Allah, iyilik yapanları sever. 1- Savaş hazırlığı için gerekli yardımı yapın. Muhammed Esed Ve Allah yolunda sınırsızca harcayın, kendi elinizle kendinizi mahvetmeyin ve iyilik yapmaya azimle devam edin; unutmayın ki, Allah iyilik yapanları sever. Mustafa İslamoğlu Bir de Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın! Hep iyilik edin Allah iyilik edenleri sever. Süleyman Ateş Mallarınızı Allâh yolunda harcayın, kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın, iyilik edin, doğrusu Allâh iyilik edenleri sever. Süleymaniye Vakfı Allah yolunda harcama yapın da kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.[*] Güzel davranın. Allah güzel davrananları sever. [*] Allah yolunda harcama, en zayıf kesime olacağı için güven ve tatmin ortamının doğmasına yol açar. Yaşar Nuri Öztürk Allah yolunda harcama yapın/nimetleri paylaşın; kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Güzel düşünüp güzel işler yapın. Çünkü Allah, güzellik sergileyenleri sever. Ayetin Tefsiri MEAL 195. Bir de Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın! 375 Hep iyilik edin Allah iyilik edenleri 195. [Ey Müminler! ] Malınızdan-mülkünüzden Allah yolunda harcayın. Bu yolda malınızı harcamaktan kaçınıp da kendi kendinizi tehlikeye atmayın. Allah'ın emirlerini ihlas ve samimiyetle yerine getirin. Çünkü Allah iman ve ibadette ihlaslı olanları sever. 195. Allah yolunda infak edin. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik yapın, ihsanda bulunun çünkü Allah muhsinleri sever." 195. Ey elçimiz Muhammed’e iman edenler! Uzun süredir düşmanla mücadele ettiğiniz için bitkin düştüğünüzü ve artık ailenizle, bağ ve bahçenizle meşgul olup dinlenmek istediğinizi biliyoruz. Sakın bu durum sizi, elçimizin savaşa hazırlık için yaptığı infak çağrısından geri durmaya sevketmesin. Düşmanınıza karşı koyabilmek için yapacağınız maddî yardımları esirgeyip de kendinizi Allah’ın azabına mâruz bırakmayınız. Elçimiz Muhammed’in emirlerini bütün samimiyetinizle yerine getiriniz. Eğer böyle yaparsanız Allah'ın sevgisine ve rızasına ulaşırsınız. H,E;M,C TEFSİR "Allah yolunda infak etmek", Allah tarafından emredilen hayat nizamını kurmak için malî fedâkârlıkta bulunmaktır. Ayet şu anlama gelir "Eğer bencil davranır ve Allah yolunda harcamada bulunmazsanız, bu dünyada aşağılık bir hayat sürer ve ahiret'te de en büyük azaba uğrarsınız. Bunun sonucunda Allah, bu dünyada kâfirleri size hâkim kılar ve ahiret'te de O'nun verdiği serveti yine O'nun yolunda harcamadığınız için sizi cezalandırır." Gerçek bir müslüman Allah sevgisi ile çalışır. Eğer bir kimse Allah'ı gerçekten samimiyetle severse, bütün kalbini, aklını, nefsini, bedenini ve her şeyini O'nun yolunda çalıştırır. Böyle bir kimse, sadece, Allah korkusu nedeniyle yapılan bir ibadetle yetinmez; fakat, Allah yolunda çalışmak için tüm gücünü sarfeder. Mevdudi Allah yolunda mal harcamaktan kaçınmak hem insan nefsi hesabına cimrilik tehlikesi taşır ve hem de müslüman cemaati zayıf düşme ve kendini savunamama tehlikesi ile yüzyüze getirir. Özellikle İslâm gibi gönüllülük ilkesine dayanan bir düzen için bu tehlike daha somut bir nitelik taşır. Bu ayetin sonunda cihad ve Allah yolunda mal harcama düzeyinden “ihsan iyilik” mertebesine çıkılarak şöyle buyuruluyor “İyilik yapın. Hiç kuşkusuz Allah iyilik yapanları sever.” “İhsan iyilik” mertebesi, İslâm’da en yüksek mertebeyi oluşturur. Peygamberimizin bir hadisine göre “ihsan”ın anlamı “Allah’a, O’nu görüyormuşsun gibi, kulluk etmendir. Zira eğer sen O’nu görmüyorsan da O, seni görüyor” Buhari, Müslim şeklindedir. İnsan nefsi bu düzeye erişince bütün ibadetleri yerine getirir, bütün günahlardan sakınır; küçük-büyük, gizli-aşikâr her işte yüce Allah’ın rızasını gözetir. Savaşa ve savaş masraflarına katılmayı emreden ayetler bu şekilde, yani insan nefsini imanın en yüce aşaması olan “ihsan iyilik” derecesiyle yüzyüze getirerek noktalanıyor. Bir savaş ortamından sonra birdenbire bir infak emriyle karşı karşıya geliyoruz. Hayat budur işte. Savaş ve infak iç içice yaşanacak. Ölmek, öldürmek, sağ kalmak ve infak hayatın içinde olaylardır bunlar. Zaten Allah yolunda infak edemeyen toplumlar Allah için savaşmaya da güçleri yetmeyen toplumlardır. Vücutlarının dışındakileri harcamaya gücü yetmeyen insanlar, iç dünyalarını veya vücutlarını nasıl harcayabilecekler? Malını Allah yolunda veremeyen insanlar canlarını nasıl verebilecekler? Cebimdeki on bin lirayı Allah için harcayamayan ben, ömrümün on saatini yahut ilerde ömrümün tamamını nasıl verebileceğim? Halbuki Allah için savaşa girmek demek; ömrün tamamını fedâya hazır olmak demektir. Sormak lâzım; inandıkları Allah, uğrunda mal harcamaya değmeyen bir Allah olan bu insanlar, o Allah uğrunda canlarını nasıl fedâ edecekler? Bugün malımızın beş on kuruşunu Allah için harcayamayan sen ve ben ömrümüzün tamamını isteyen bir savaş felsefesi içinde, bir savaş ortamı içinde kendimizi nasıl fedâ edebileceğiz? Bu durumda hiç bir şey yapamayacak ve oturup kalacağız yerimizde şu anda olduğu gibi. Bir şey yapamayız ki. Ama Allah’ın ver dediği noktada yavaş yavaş verebilirsek, kendimizi vermeye alıştırırsak, o zaman ötekisini de vermeye kendimizi alıştıracağız demektir. Yâni bugün beş kuruşu, yarın on kuruşu, öbür gün yirmi kuruşu verebilirsek veya bugün bir saatlik, öbür gün iki saatlik ömrümüzü Allah’a verebilirsek, ilim öğrenmeye, din anlatmaya, hasta ziyaret etmeye verebilirsek, öbürsü gün öyle bir duruma geliriz ki; tüm ömrümüzü Allah’ın dinine, müslümanların hizmetine fedâkarca infak edebiliriz. Ve nihâyet bir gün gelir de Allah bizden ömrümüzün tümünü isterse, malımızın tamamını isterse o zaman verebiliriz bunları. Ama ben şu anda bir çay parasını bile veremiyorsam veya bir müslümanın dolmuş parasını veya bir talebenin kitap parasını veremiyorsam, canım istendiği zaman ben bu canı nasıl verebilirim? Zaten devam eden âyette buyuruluyor ki "Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın" Yâni Allah yolunda infak etmeyerek kendi kendinizi cehenneme, tehlikeye atmayın buyuruluyor. Bu âyetin pratikte uygulanmasının bir yorumunu, bir savaş anında naklen sahabe bize şöyle anlatıyor Kostantin muhasarasında Rasulullah’ın sahabelerinden Ebu Eyyub el-Ensârî, yaşlı bir kişi. Allah’ın Rasûlü Medine’ye geldiği zaman evinde misafir kaldığı sahabe. Emeviler döneminde İstanbul’un fethi için gelir. Bakıyor ki muhasara esnasında bazı kimseler sürekli ileri atılıyorlar ve şehid oluyorlar. Yanlarındaki bazı kimseler de diyorlar ki Yapmayın böyle! Allah kendinizi tehlikeye atmayın! Diyor. Yok diyor Ebu Eyyub el Ensârî, bu âyet bizim için nazil oldu. Bu âyeti içinizde benden daha iyi bileniniz yoktur. Biz Mekke fethedildikten sonra, Arabistan müslüman olduktan sonra geldik Rasulullah’a ve dedik ki Ey Allah’ın Rasûlü, Mekke fethedildi, Arabistan tamamıyla müslüman oldu, artık gücümüz kuvvetimiz zirveye ulaştı. Sulh sükun hakim oldu. İslâm egemen oldu. Artık bize müsaade et de biz şu işimize, aşımıza, ticaretimize, hurmalıklarımıza, tarlalarımıza dönelim! Dedik. Allah’ın Rasûlü şöyle buyurdu Siz Allah yolunda cihadı bırakır da tarlalarınıza, ticaretinize dönerseniz kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmış olursunuz! Sonra da bu âyeti okudu. İşte âyetin mânâsı budur. Ve eğer gerçekten bizler İşimize, aşımıza, dükkanımıza tezgahımıza döner de Allah yolunda cihadı terk edersek, kendi ellerimizle kendi kendimizi tehlikeye atmış olacağız. Halbuki bize göre bizim kendi kendimizi tehlikeye atmamız, zarara uğramamamız, maslahata uygun rahat içinde bir hayatı kaybetmemiz demektir. Öyleyse cihadı bir kenara bırakıp mal mülk derdine koşmanız, tarla tapan derdine, ev bark derdine, mark dolar derdine koşmanız sizin kendi kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmanızdır diyor Allah Rasûlü. Ebu Eyyub el Ensârî bunun bu mânâya geldiğini anlatıyor. İşte savaş âyetlerinin ve savaş ortamının içinde, savaş âyetlerinden hemen sonra bizi infakla karşı karşıya getiren bu âyetin bilincine ermemiz gerekecek. Şu anda bizler belki fiilen bir savaş ortamında olmamakla beraber, öyle miyiz değil miyiz o da tartışılabilir de, şu anda her ne kadar çevremizdeki kardeşlerimizin savaş ortamında oluşundan habersiz yaşayan bizler, belki fiilen bir savaş ortamının içinde olmamakla birlikte şu anda hepimiz infak ortamı içinde bulunuyoruz. Ya da infak ortamında olabiliriz. Yâni şu anda bizler hiç olmazsa hayatımızı dünyaya bağımlılıktan kurtarmak zorundayız. Uykuya bağımlılıktan, rahata bağımlılıktan, paraya bağımlılıktan, büroya, dükkana, tezgaha bağımlılıktan kurtarmak zorundayız. Zaman imkânlarımızı, ömür imkânlarımızı, mal imkânlarımızı yavaş yavaş fedâ etmeye alıştırmalıyız kendimizi. Ömrümüzün bir bölümünü, meselâ 24 saatimizin 2 saatini müslümanların dirilişi meselesine fedâ edebilmeliyiz. Benim günlük zamanımın iki saati sizin içindir ey müslümanlar! diyebilmeliyiz. Kullansınlar bizi iki saat. Harcasın müslümanlar iki saatimizi. Harcasınlar bizi. Kim harcarsa harcasın fark etmez. İhtiyarı kullansın, genci kullansın, kadını kullansın, erkeği kullansın, akrabam kullansın, babam, anam, komşum, arkadaşım kullansın fark etmez. Ama ben başkalarının olabileyim iki saat. Ve yirmi dört liramın iki lirası da başkalarının olsun. Ben onda hiç temellük hakkı saymayayım. Varsa yirmi dört liramın iki lirasını da başkaları kullansın ne çıkar bundan? Ben bugün iki saatimi vereyim de, ben bugün iki liramı vereyim de, yarın öbürsü gün dörde, beşe çıkarayım. Eğer bugün ben bunu beceremezsem, bencillik yapar ve sadece kendim için yaşarsam ve paramı da hep kendime harcarsam, bir gün zorunlu olarak canımın istendiği bir ortamda, malımın tamamının istendiği bir savaş ortamında benim yapabileceğim hiç bir şey yoktur. Allah yolunda infak edin "İyilik yapın, ihsanda bulunun; çünkü Allah muhsinleri sever." İhsan, hayatın herşeyinde ihsan. Hayatın her bir bölümünde ihsan isteniyor bizden. Savaşırken ihsan, öldürürken ihsan, ölürken ihsan, infak ederken ihsan, kurban keserken, yerken, yedirirken, namaz kılarken, oruç tutarken, haccederken, savaşırken, barışırken hep ihsan isteniyor bizden. Yâni hayatı Allah için yaşamak isteniyor. İhsan budur işte. Hayatı Allah için ve Allah’ın gördüğü şuuru içinde yaşamak. İşte Allah böyle kendisini görürcesine kendisine kulluk yapanları sever. Allah’ın her ân ve her zaman kendisini kontrol ettiğine inanan ve her ân Allah huzurunda bir hayat yaşadığı bilincine eren bir müslüman, elbette tüm yaptıklarını Allah’a lâyık yapmaya çalışacaktır. Allah yolunda sınırsızca harcayın, Allah yolunda bol bol harcayın. “Ve-lê tülkû bi-eydîkûm ilet-tehlûkeh” Kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Bunu savaş bahsi olan bir pasaj içinde böyle bir ayetle karşılaştınız mı siz nasıl anlarsınız? Hemen dersiniz ki demek ki savaşta falan böyle kendimizi ölüme atmayacağız. Hayır böyle anlamışlar da İstanbul’un fethine çıkan ordu, o ordunun içinde bulunan ve şu an İstanbul’da metfun bulunan Ebu Eyyup el-Ensari hz.’leri bunu düzeltmiş. Demiş ki; hayır bu manaya gelmez bu ayet-i kerime, sahih bir haber bu, Buhari ve Müslim de başta olmak üzere birçok kaynağımızın naklettiği. - Bu ayet bu anlama gelmez, bu ayet bizim için nazil oldu, biz Ensar için nazil oldu. Biz şöyle düşünmüştük Allah artık İslam’ı yüceltti, İslam yayıldı, artık iyice düşmanlarımızı kahrettik, artık mallarımızın başına dönsek te, biraz da işlerimizi yoluna koysak diye düşünmüştük, bu ayet nazil oldu. “Ey müminler böyle mala, işe güce, dünyaya kendinizi verip te helak etmeyin kendinizi”. Allah yolunda harcamamak kendini helak etmektir. Diye bitirmiş Ebu Eyyup El-Ensari hz.’leri bu ayete getirdiği yorumda. Evet sevgili dostlar. Burada Allah yolunda harcamayanlar, Allah yolunda fedakârlık yapmayanlar, kendilerini tehlikeye atmış olurlar. Bu ayetin ifade ettiği gerçek bu. “ve âhsinû” ve hep iyilik yapın. “innAllâhe yûhîbbûl mûhsinîn”; Allah iyilik yapanları sever. Bakınız biraz önce 190. ayette böyle bitti. “Allâhe lê yûhîbbû” diye bitti yalnız sevmez diye bitti, burada da sever diye bitti. Çok ilginçtir bu surede sever sevmezler çoğaldı. Merak etmiyor musunuz, tabii sizler yürek devletini okuduğunuz için merak etmiyorsunuz. Sebebini orada okudunuz. Ama yürek devletini okumayanlar için burada hemen kısaca söyleyeyim ki, Mekki surelerde yer almaz bu. Mekki sureler genelde azap ile korkutur, ceza ile korkutur, çünkü Kur’an’ın terbiye ettiği nesil, Mekke de çocukluk seviyesindedir. Medine de artık büyüdü. Kur’an’ın terbiye ettiği nesil, öyle büyüdü ki, ilişki sever sevmeze geldi. Yakar yakmazdan, sever sevmeze geldi. Sever sevmez ilişkisi, ilişkinin zirvesidir. Allah artık onlara; Sizi severim, sizi sevmem deyince onlar yerlerinde çivi gibi çakılıyorlardı. Allah sevmezse bundan büyük bela mı olur diyorlardı. Allah sevmezse, başıma bundan büyük ne bela gelebilir ki..! Allah severse bundan büyük ödül mü olur. Diyorlardı. İşte ilişki bu noktaya gelince artık yakar yakmaz kalktı. Allah sever, Allah sevmez üslubu geldi. İşte bu ilişkinin zirvesidir. Allah’la kul ilişkisinin çıkabileceği en yüksek noktadır. Sevgi ilişkisi. 375 Yukarda ele alınan hac ve İslâm'ı insanla buluşturmak için gösterilen her tür çabanın adı olan cihad ibadetleri hep ekonomik fedakârlık gerektiren ibadetlerdir. Bu ibadetler için harcanacak her kuruş "Allah yolunda harcanmış" demektir. Allah yolunda harcama emrinin ardından, bu emrin illet ve hikmeti şöyle açıklanır "kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın". Bu tehlike Allah yolunda harcamayı ve cihadı terk etmektir. 376 "Allah...sever" ya da "Allah...sevmez" diye son bulan âyetlerin hemen tamamına yakını Medenî sûrelerde yer alır. Mekkî sûrelerde ise azab ve ceza öndedir. Bunun nedeni Kur'an'ın eğitim sürecidir. Bu sürecin başlangıcında insanlar azab ile korkutuluyorlardı. Medine döneminde mü'minlerin Allah'la olan ilişkileri "sevgi" düzeyine yükseldi.
2/BAKARA-1 Elif, lâm, mim. Elif, Lâm, Mim. 2/BAKARA-2 Zâlikel kitâbu lâ reybe fîhfîhi, huden lil muttekînmuttekîne.Bu, kendisinde şüphe olmayan kitaptır. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için yol göstericidir. 2/BAKARA-3 Ellezîne yu'minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûnyunfikûne.Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar. 2/BAKARA-4 Vellezîne yu'minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile min kablikkablike ve bil âhireti hum yûkınûnyûkınûne.Onlar sana indirilene de, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar. 2/BAKARA-5 Ulâike alâ huden min rabbihim ve ulâike humul muflihûnmuflihûne.İşte onlar Rab’lerinden gelen bir doğru yol üzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır. 2/BAKARA-6 İnnellezîne keferû sevâun aleyhim e enzertehum em lem tunzirhum lâ yu'minûnyu'minûne.Küfre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar için birdir, inanmazlar. 2/BAKARA-7 Hatemallâhu alâ kulûbihim ve alâ sem'ıhim, ve alâ ebsârihim gışâvehgışâvetun, ve lehum azâbun azîmazîmun.Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözleri üzerinde de bir perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır. 2/BAKARA-8 Ve minen nâsi men yekûlu âmennâ billâhi ve bil yevmil âhıri ve mâ hum bi mu'minînmu'minîne.İnsanlardan, inanmadıkları hâlde, “Allah’a ve ahiret gününe inandık" diyenler de vardır. 2/BAKARA-9 Yuhâdiûnallâhe vellezîne âmenû, ve mâ yahdeûne illâ enfusehum ve mâ yeş'urûnyeş'urûne.Bunlar Allah’ı ve mü’minleri aldatmaya çalışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir. 2/BAKARA-10 Fî kulûbihim maradun, fe zâdehumullâhu maradâmaradan ve lehum azâbun elîmun bi mâ kânû yekzibûnyekzibûne. Kalplerinde münafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Söyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır. 2/BAKARA-11 Ve izâ kîle lehum lâ tufsidû fîl ardı, kâlû innemâ nahnu muslihûnmuslihûne.Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın" denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz!" derler. 2/BAKARA-12 E lâ innehum humul mufsidûne ve lâkin lâ yeş'urûnyeş'urûne.İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir. 2/BAKARA-13 Ve izâ kîle lehum âminû kemâ âmenen nâsu kâlû e nu'minu kemâ âmenes sufehâu, e lâ innehum humus sufehâu ve lâkin lâ ya'lemûnya'lemûne.Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın" denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim?" derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler. 2/BAKARA-14 Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halev ilâ şeyâtînihim, kâlû innâ meakum, innemâ nahnu mustehziûnmustehziûne.İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyla münafık dostlarıyla yalnız kaldıkları zaman, “Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz" derler. 2/BAKARA-15 Allâhu yestehziu bihim ve yemudduhum fî tugyânihim ya'mehûnya'mehûne.Gerçekte Allah onlarla alay eder alaylarından dolayı onları cezalandırır; azgınlıkları içinde bocalayıp dururlarken onlara mühlet verir. 2/BAKARA-16 Ulâikellezîneşterevûd dalâlete bil hudâ, fe mâ rabihat ticâretuhum ve mâ kânû muhtedînmuhtedîne.İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yüzden alışverişleri onlara kâr getirmemiş ve sonuçta doğru yolu bulamamışlardır. 2/BAKARA-17 Meseluhum ke meselillezistevkade nârânâren, fe lemmâ edâet mâ havlehu zeheballâhu bi nûrihim ve terekehum fî zulumâtin lâ yubsirûnyubsirûne.Onların durumu, geceleyin ateş yakan kimsenin durumuna benzer Ateş tam çevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları göremez bir şekilde karanlıklar içinde bırakıverir. 2/BAKARA-18 Summun bukmun umyun fe hum lâ yerciûnyerciûne.Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık hakka dönmezler. 2/BAKARA-19 Ev ke sayyibin mines semâi fîhi zulumâtun ve ra'dun ve berkberkun, yec'alûne esâbiahum fî âzânihim mines savâiki hazaral mevtmevti, vallâhu muhîtun bil kâfirînkâfirîne.Yahut onların durumu, gökten yoğun karanlıklar içinde gök gürültüsü ve şimşekle sağanak hâlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Ölüm korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kâfirleri çepeçevre kuşatmıştır. 2/BAKARA-20 Yekâdul berku yahtafu ebsârehum kullemâ edâe lehum meşev fîhi, ve izâ azleme aleyhim kâmû ve lev şâellâhu le zehebe bi sem'ihim ve ebsârihim innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun.Şimşek neredeyse gözlerini alıverecek. Önlerini her aydınlatışında ışığında yürürler. Karanlık çökünce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve görme duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. 2/BAKARA-21 Yâ eyyuhen nâsu'budû rabbekumullezî halakakum vellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne.Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allah’a karşı gelmekten sakınasınız. 2/BAKARA-22 Ellezî ceale lekumul arda firâşen ves semâe binââbinâen, ve enzele mines semâi mâen fe ahrece bihî mines semarâti rızkan lekum, fe lâ tec'alû lillâhi endâden ve entum ta'lemûntâ'lemune.O, yeri sizin için döşek, göğü de bina yapan, gökten su indirip onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkarandır. Öyleyse siz de bile bile Allah’a ortaklar koşmayın. 2/BAKARA-23 Ve in kuntum fî reybin mimmâ nezzelnâ alâ abdinâ fe'tû bi sûretin min mislihî, ved'û şuhedâekum min dûnillâhi in kuntum sâdıkînsâdıkîne.Eğer kulumuza Muhammed’e indirdiğimiz Kur’an hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın ve bunu ispat edin. 2/BAKARA-24 Fe in lem tef'alû ve len tef'alû fettekûn nârelletî vakûduhân nâsu vel hicâratu, uiddet lil kâfirînkâfirîne.Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır. 2/BAKARA-25 Ve beşşirillezîne âmenû ve amilûs sâlihâti enne lehum cennâtin tecrî min tahtihel enhârenhâru, kullemâ ruzikû minhâ min semeretin rızkan kâlû hâzellezî ruzıknâ min kablkablu ve utû bihî muteşâbihâmuteşâbihan, ve lehum fîhâ ezvâcun mutahharatun ve hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu tıpkı daha önce dünyada iken bize verilen rızık!" diyecekler. Hâlbuki bu rızık onlara dünyadakine benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 2/BAKARA-26 İnnallâhe lâ yestahyî en yadribe meselen mâ beûdaten fe mâ fevkahâ fe emmellezîne âmenû fe ya'lemûne ennehul hakku min rabbihim, ve emmellezîne keferû fe yekûlûne mâzâ erâdallâhu bi hâzâ meselâmeselen, yudıllu bihî kesîran ve yehdî bihî kesîrâkesîran ve mâ yudıllu bihî illel fâsıkînfâsıkîne.Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten çekinmez. İman edenler onun, Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler. Küfre saplananlar ise, “Allah, örnek olarak bununla neyi kastetmiştir?" derler. Allah onunla birçoklarını saptırır, birçoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır. 2/BAKARA-27 Ellezîne yenkudûne ahdallâhi min ba'di mîsâkıhmîsâkıhî, ve yaktaûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yufsidûne fîl ardardı ulâike humul hâsirûnhâsirûne.Onlar, Allah’a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allah’ın korunmasını emrettiği bağları iman, akrabalık, beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 2/BAKARA-28 Keyfe tekfurûne billâhi ve kuntum emvâten fe ahyâkum, summe yumîtukum summe yuhyîkum summe ileyhi turceûnturceûne.Siz cansız henüz yok iken sizi dirilten dünyaya getiren Allah’ı nasıl inkâr ediyorsunuz? Sonra sizleri öldürecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda O’na döndürüleceksiniz. 2/BAKARA-29 Huvellezî halaka lekum mâ fîl ardı cemîan summestevâ iles semâi fe sevvâhunne seb'a semâvâtsemâvâtin, ve huve bi kulli şey'in alîmalîmun.O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-30 Ve iz kâle rabbuke lil melâiketi innî câilun fîl ardı halîfehhalîfeten, kâlû e tec'alu fîhâ men yufsidu fîhâ ve yesfikud dimâdimâe, ve nahnu nusebbihu bi hamdike ve nukaddisu lekleke, kâle innî a'lemu mâ lâ tâ'lemûntâ'lemûne.Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz." demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim" demişti. 2/BAKARA-31 Ve alleme âdemel esmâe kullehâ summe aradahum alel melâiketi fe kâle enbiûnî bi esmâi hâulâi in kuntum sadikînsadikîne.Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin" dedi. 2/BAKARA-32 Kâlû subhâneke lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke entel alîmul hakîmhakîmu.Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin" dediler. 2/BAKARA-33 Kâle yâ âdemu enbi'hum bi esmâihim, fe lemmâ enbeehum bi esmâihim, kâle e lem ekul lekum innî a'lemu gaybes semâvâti vel ardı ve a'lemu mâ tubdûne ve mâ kuntum tektumûntektumûne.Allah, şöyle dedi “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle." Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?" dedi. 2/BAKARA-34 Ve iz kulnâ lil melâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîsiblîse, ebâ vestekbere ve kâne minel kâfirînkâfirîne. Hani meleklere, “Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis bundan kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu. 2/BAKARA-35 Ve kulnâ yâ âdemuskun ente ve zevcukel cennete ve kulâ minhâ ragaden haysu şi'tumâ ve lâ takrabâ hâzihiş şecerete fe tekûnâ minez zâlimînzâlimîne.Dedik ki “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz." 2/BAKARA-36 Fe ezellehumâş şeytânu anhâ fe ahrecehumâ mimmâ kânâ fîhfîhi, ve kulnâhbitû ba'dukum li ba'din aduvvaduvvun, ve lekum fîl ardı mustekarrun ve metâun ilâ hînhînin.Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları içinde bulundukları konumdan çıkardı. Bunun üzerine biz de, “Birbirinize düşman olarak inin. Sizin için yeryüzünde belli bir süre barınak ve yararlanma vardır" dedik. 2/BAKARA-37 Fe telekkâ âdemu min rabbihî kelimâtin fe tâbe aleyhaleyhi, innehu huvet tevvâbur rahîmrahîmu.Derken, Âdem vahy yoluyla Rabbinden birtakım kelimeler aldı, onlarla amel edip Rabb’ine yalvardı. O da bunun üzerine tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri çok kabul edendir, çok bağışlayandır. 2/BAKARA-38 Kulnâhbitû minhâ cemîacemîan, fe immâ ye'tiyennekum minnî hudenfe men tebia hudâye fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne.“İnin oradan cennetten hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici peygamber gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir" dedik. 2/BAKARA-39 Vellezîne keferû ve kezzebû bi âyâtinâ ulâike ashâbun nârnârı, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 2/BAKARA-40 Yâ benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve evfû bi ahdî ûfi bi ahdikum ve iyyâye ferhebûnferhebûne.Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sözü yerine getirin ki ben de size verdiğim sözü yerine getireyim. Yalnız benden korkun. 2/BAKARA-41 Ve âminû bi mâ enzeltu musaddikan li mâ meakum ve lâ tekûnû evvele kâfirin bihbîhî, ve lâ teşterû bi âyâtî semenen kalîlen ve iyyâye Tevrat’ı tasdik edici olarak indirdiğimize Kur’an’a iman edin. Onu inkâr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının. 2/BAKARA-42 Ve lâ telbisûl hakka bil bâtılı ve tektumûl hakka ve entum ta'lemûnta'lemûne.Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin. 2/BAKARA-43 Ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâte verkeû mear râkiînrâkiîne.Namazı kılın, zekâtı verin. Rükû edenlerle birlikte siz de rükû edin. 2/BAKARA-44 E te'murûnen nâse bil birri ve tensevne enfusekum ve entum tetlûnel kitâbkitâbe e fe lâ ta'kılûnta'kılûne.Siz Kitab’ı Tevrat’ı okuyup durduğunuz hâlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? Yaptığınızın çirkinliğini anlamıyor musunuz? 2/BAKARA-45 Vesteînû bis sabri ves salâtsâlâti, ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiînhâşiîne.Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz namaz, Allah’a derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir. 2/BAKARA-46 Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûnrâciûne.Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gerçekten O’na döneceklerini çok iyi bilirler. 2/BAKARA-47 Yâ benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemînâlemîne.Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve bir zamanlar sizi cümle âleme üstün kıldığımı hatırlayın. 2/BAKARA-48 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey'en ve lâ yukbelu minhâ şefâatun ve lâ yu'hazu minhâ adlun ve lâ hum yunsarûnyunsarûne.Öyle bir günden sakının ki, o gün hiç kimse bir başkası adına bir şey ödeyemez. Hiçbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez. 2/BAKARA-49 Ve iz necceynâkum min âli fir'avne yesûmûnekum sûel azâbi yuzebbihûne ebnâekum ve yestahyûne nisâekum ve fî zâlikum belâun min rabbikum azîmazîmun.Hani, sizi azabın en kötüsüne uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden gelen büyük bir imtihan vardı. 2/BAKARA-50 Ve iz faraknâ bikumul bahre fe enceynâkum ve agraknâ âle fir'avne ve entum tenzurûntenzurûne.Hani, sizin için denizi yarmış, sizi kurtarmış, gözlerinizin önünde Firavun ailesini suda boğmuştuk. 2/BAKARA-51 Ve iz vâadnâ mûsâ erbaîne leyleten summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûnzâlimûne.Hani, biz Mûsâ ile kırk gece için sözleşmiştik. Sizler ise onun ardından kendinize zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz. 2/BAKARA-52 Summe afevnâ ankum min ba'di zâlike leallekum teşkurûnteşkurûne.Sonra bunun ardından şükredesiniz diye sizi affetmiştik. 2/BAKARA-53 Ve iz âteynâ mûsâl kitâbe vel furkâne leallekum tehtedûntehtedûne.Hani, doğru yolu tutasınız diye Mûsâ’ya Kitab’ı Tevrat’ı ve Furkan’ı vermiştik. 2/BAKARA-54 Ve iz kâle mûsâ li kavmihî yâ kavmi innekum zalemtum enfusekum bittihâzikumul icle fe tûbû ilâ bâriikum faktulû enfusekum zâlikum hayrun lekum inde bâriikum fe tâbe aleykum innehu huvet tevvâbur rahîmrahîmu.Mûsâ, kavmine dedi ki “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilâh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tövbe edin de nefislerinizi öldürün[17] kendinizi düzeltin. Bu, Yaratıcınız katında sizin için daha iyidir. Böylece Allah da onların tövbesini kabul etti. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhametlidir." 2/BAKARA-55 Ve iz kultum yâ mûsâ len nu'mine leke hattâ nerallâhe cehreten fe ehazetkumus sâikatu ve entum tenzurûntenzurûne.Hani siz, “Ey Mûsâ! Biz Allah’ı açıktan açığa görmedikçe sana asla inanmayız" demiştiniz. Bunun üzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım çarpmıştı. 2/BAKARA-56 Summe beasnâkum min ba'di mevtikum leallekum teşkurûnteşkurûne.Sonra, şükredesiniz diye ölümünüzün ardından sizi tekrar dirilttik. 2/BAKARA-57 Ve zallelnâ aleykumul gamâme ve enzelnâ aleykumul menne ves selvâ kulû min tayyibâti mâ razaknâkum ve mâ zalemûnâ ve lâkin kânû enfusehum yazlimûnyazlimûne.Bulutu üstünüze gölge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve güzel olanlarından yiyin" dedik. Onlar verdiğimiz nimetlere nankörlük etmekle bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı. 2/BAKARA-58 Ve iz kulnâdhulû hâzihil karyete fe kulû minhâ haysu şi'tum ragaden vedhulûl bâbe succeden ve kûlû hıttatun nagfir lekum hatâyâkum ve senezîdul muhsinînmuhsinîne.Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta!" Ya Rabbi, bizi affet deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz" demiştik. 2/BAKARA-59 Fe beddelellezîne zalemû kavlen gayrellezî kîle lehum fe enzelnâ alellezîne zalemû riczen mines semâi bimâ kânû yefsukûnyefsukûne.Derken, onların içindeki zalimler, sözü kendilerine söylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gökten bir azap indirdik. 2/BAKARA-60 Ve izisteskâ mûsâ li kavmihî fe kulnâdrib bi asâkel hacerhacere fenfeceret minhusnetâ aşrete aynâaynen, kad alime kullu unâsin meşrebehum kulû veşrebû min rızkıllâhi ve lâ ta'sev fîl ardı mufsidînmufsidîne. Hani, Mûsâ kavmi için su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur" demiştik, böylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allah’ın rızkından yiyin, için. Yalnız, yeryüzünde bozgunculuk yaparak fesat çıkarmayın" demiştik. 2/BAKARA-61 Ve iz kultum yâ mûsâ len nasbira alâ taâmin vâhidin fed'u lenâ rabbeke yuhric lenâ mimmâ tunbitulardu min baklihâ ve kıssâiha ve fûmihâ ve adesihâ ve basalihâ, kâle e testebdilûnellezî huve ednâ billezî huve hayrhayrun, ihbitû mısran fe inne lekum mâ seeltum ve duribet aleyhimuz zilletu vel meskenetu ve bâu bi gadabin minallâhminallâhi, zâlike bi ennehum kânû yekfurûne bi âyâtillâhi ve yaktulûnen nebiyyîne bi gayril hakhakkı, zâlike bi mâ asav ve kânû ya'tedûnya'tedûne.Hani, “Ey Mûsâ! Biz bir çeşit yemeğe asla katlanamayız. O hâlde, bizim için Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin" demiştiniz. O da size, “İyi olanı düşük olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Öyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var" demişti. Böylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allah’ın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allah’ın âyetlerini inkâr ediyor, peygamberleri de haksız yere öldürüyor olmaları idi. Bütün bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı. 2/BAKARA-62 İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne.Şüphesiz, inananlar Müslümanlar ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden her bir grubun kendi şeriatında “Allah’a ve ahiret gününe inanan ve salih ameller işleyenler için Rableri katında mükâfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır" diye hükmedilmiştir. 2/BAKARA-63 Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa'nâ fevkakumut tûrtûra huzû mâ ateynâkum bi kuvvetin vezkurû mâ fîhi leallekum tettekûntettekûne.Hani, Tevrat ile amel edeceğinize dair sizden sağlam bir söz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitab’ı sıkı tutun, onun içindekileri düşünün gafil olmayın" demiştik. 2/BAKARA-64 Summe tevelleytum min ba'di zâlikzâlike, fe lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu le kuntum minel hâsirînhâsirîne.Bundan sonra yine yüz çevirdiniz. Allah’ın bol nimeti ve merhameti olmasaydı, herhâlde ziyana uğrayanlardan olurdunuz. 2/BAKARA-65 Ve lekad alimtumullezîne tedev minkum fîs sebti fe kulnâ lehum kûnû kıradeten hâsiînhasiîne.Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun" demiştik. 2/BAKARA-66 Fe cealnâhâ nekâlen li mâ beyne yedeyhâ ve mâ halfehâ ve mev'ızaten lil muttakînmuttakîne.Biz bunu, hem onu görenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlara da bir öğüt kıldık. 2/BAKARA-67 Ve iz kâle mûsâ li kavmihî innallâhe ye'murukum en tezbehû bakarahbakaraten, kâlû e tettehızunâ huzuvâhuzuven, kâle eûzu billâhi en ekûne minel câhilîncâhilîne.Hani Mûsâ kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor" demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun?" demişlerdi. Mûsâ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım" demişti. 2/BAKARA-68 Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiyhiye, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ fâridun ve lâ bikrbikrun, avânun beyne zâlikzalike fef'alû mâ tu'merûntu'merune.“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın." dediler. Mûsâ şöyle dedi “Rabbim diyor ki O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın." 2/BAKARA-69 Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ levnuhâ, kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun safrâu, fâkiun levnuhâ tesurrun nâzırînnâzirîne.Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın" dediler. Mûsâ şöyle dedi “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır" dedi. 2/BAKARA-70 Kâlûd'u lenâ rabbeke yubeyyin lenâ mâ hiye, innel bakara teşâbehe aleynâ, ve innâ in şâallâhu le muhtedûnmuhtedûne.“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz" dediler. 2/BAKARA-71 Kâle innehu yekûlu innehâ bakaratun lâ zelûlun tusîrul arda ve lâ teskıl harsharse, musellemetun lâ şiyete fîhâ kâlûl'âne ci'te bil hakkhakkı, fe zebehûhâ ve mâ kâdû yef'alûnyef'alûne.Mûsâ şöyle dedi “Rabbim diyor ki; o, çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır." Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin" dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. 2/BAKARA-72 Ve iz kateltum nefsen feddâre'tum fîhâ vallâhu muhricun mâ kuntum tektumûntektumûne.Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Hâlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. 2/BAKARA-73 Fe kulnâdribûhu bi ba'dıhâ kezâlike yuhyîllâhul mevtâ ve yurîkum âyâtihî leallekum ta'kılûnta'kılûne.“Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun" dedik. Denileni yaptılar ve ölü dirildi. İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. 2/BAKARA-74 Summe kaset kulûbukum min ba'di zâlike fe hiye kel hıcâreti ev eşeddu kasvehkasveten, ve inne minel hıcâreti lemâ yetefecceru minhul enhârenhâru, ve inne minhâ lemâ yeşşakkaku fe yahrucu minhul mâu, ve inne minhâ lemâyehbitu min haşyetillâhhaşyetillâhi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne.Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Çünkü taş vardır ki, içinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da içinden sular çıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla yerinden kopup düşer. Allah, yaptıklarınızdan hiçbir zaman habersiz değildir. 2/BAKARA-75 E fe tatmeûne en yu'minû lekum ve kad kâne ferîkun minhum yesmeûne kelâmallâhi summe yuharrifûnehu min ba'di mâ akalûhu ve hum ya'lemûnya'lemûne.Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa içlerinden birtakımı, Allah’ın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi. 2/BAKARA-76 Ve izâ lekûllezîne âmenû kâlû âmennâ, ve izâ halâ ba'duhum ilâ ba'din kâlû e tuhaddisûnehum bi mâ fetehallâhu aleykum li yuhâccûkum bihî inde rabbikum e fe lâ ta'kılûnta'kılûne.Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik" derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şöyle derler “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allah’ın Tevrat’ta size bildirdiklerini onlara söylüyorsunuz? Bu kadarcık şeye akıl erdiremiyor musunuz?" 2/BAKARA-77 E ve lâ ya'lemûne ennallâhe ya'lemu mâ yusirrûne ve mâ yu'linûnyu'linûne.Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, açığa vurduklarını da. 2/BAKARA-78 Ve minhum ummiyyûne lâ ya'lemûnel kitâbe illâ emâniyye ve in hum illâ yezunnûnyezunnûne.Bunların bir de ümmî takımı vardır; Kitab’ı Tevrat’ı bilmezler. Onların bütün bildikleri bir sürü kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar. 2/BAKARA-79 Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlûne hâzâ min indillâhi li yeşterû bihî semenen kalîlâkalîlen, fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûnyeksibûne.Vay o kimselere ki, elleriyle Kitab’ı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek için, “Bu, Allah’ın katındandır" derler. Vay ellerinin yazdıklarından ötürü onların hâline! Vay kazandıklarından dolayı onların hâline! 2/BAKARA-80 Ve kâlû len temessenen nâru illâ eyyâmen ma'dûdehma'dûdete, kul ettehaztum indallâhi ahden fe len yuhlifallâhu ahdehuahdehû em tekûlûne alâllâhi mâ lâ ta'lemûnta'lemûne. Bir de dediler ki “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır." Sen onlara de ki “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?" 2/BAKARA-81 Belâ men kesebe seyyieten ve ehâtat bihî hatîetuhu fe ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplamış ve böylece şirke düşmüş olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 2/BAKARA-82 Vellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ulâike ashâbul cennehcenneti, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 2/BAKARA-83 Ve iz ehaznâ mîsâka benî isrâîle lâ ta'budûne illâllâhe ve bil vâlideyni ihsânen ve zil kurbâvel yetâmâ vel mesâkîni ve kûlû lin nâsi husnen ve ekîmûs salâte ve âtûz zekâtzekâte, summe tevelleytum illâ kalîlen minkum ve entum mu'ridûnmu'ridûne.Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz" diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz. 2/BAKARA-84 Ve iz ehaznâ mîsâkakum lâ tesfikûne dimâekum ve lâ tuhricûne enfusekum min diyârikum summe ekrartum ve entum teşhedûnteşhedûne.Hani, “Birbirinizin kanını dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız" diye de sizden kesin söz almıştık. Sonra bunu böylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hâlâ şahitlik etmektesiniz. 2/BAKARA-85 Summe entum hâulâi taktulûne enfusekum ve tuhricûne ferîkan minkummin diyârihim, tezâharûne aleyhim bil ismi vel udvânudvâni, ve in ye'tûkum usârâ tufâdûhum ve huve muharremun aleykum ihrâcuhum e fe tu'minûne bi ba'dil kitâbive tekfurûne bi ba'dba'dın, fe mâ cezâu men yef'alu zâlike minkum illâ hızyun fîl hayâtid dunyâ, ve yevmel kıyâmeti yureddûne ilâ eşeddil azâbazâbi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne.Ama siz, birbirinizi öldüren, içinizden bir kesime karşı kötülük ve zulümde yardımlaşarak; size haram olduğu hâlde onları yurtlarından çıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitab’ın Tevrat’ın bir kısmına inanıp, bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dünya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. 2/BAKARA-86 Ulâikellezîneşteravul hayâted dunyâ bil âhireti, fe lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunsarûnyunsarûne.Onlar, ahireti verip dünya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hiç hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez. 2/BAKARA-87 Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba'dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kuduskudusi, e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûntaktulûne.Andolsun, Mûsâ’ya Kitab’ı Tevrat’ı verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa’ya mucizeler verdik. Onu Ruhu’l-Kudüs Cebrail ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikçe, kibirlenip onların bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da öldürmediniz mi? 2/BAKARA-88 Ve kâlû kulûbunâ gulfgulfun, bel leanehumullâhu bi kufrihim fe kalîlen mâ yu'minunyu'minûne.“Kalplerimiz muhafazalıdır" dediler. Öyle değil. İnkârları sebebiyle Allah onları lânetlemiştir. Bu yüzden pek az iman ederler. 2/BAKARA-89 Ve lemmâ câehum kitâbun min indillâhi musaddikun limâ meahum, ve kânû min kablu yesteftihûne alellezîne keferû, fe lemmâ câehum mâ arafû keferû bihî, fe la’netullâhi alel kâfirînkâfirîne.Kendilerine ellerindekini Tevrat’ı tasdik eden bir kitap Kur’an gelince onu inkâr ettiler. Oysa, daha önce bu kitabı getirecek peygamber ile inkârcılara Arap müşriklerine karşı yardım istiyorlardı. Tevrat’tan tanıyıp bildikleri bu peygamber kendilerine gelince ise onu inkâr ettiler. Allah’ın lâneti inkârcıların üzerine olsun. 2/BAKARA-90 Bi'semeşterav bihî enfusehum en yekfurû bi mâ enzelallâhu bagyen en yunezzilallâhu min fadlihî alâ men yeşâu min ibâdihibâdihî, fe bâû bi gadabin alâ gadabgadabin, ve lil kâfirîne azâbun muhînmuhînun.Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskançlıkları sebebiyle Allah’ın, kullarından dilediğine lütfuyla indirdiği vahyi inkâr etmeleri ne kötüdür! Bu yüzden gazap üstüne gazaba uğradılar. İnkâr edenlere alçaltıcı bir azap vardır. 2/BAKARA-91 Ve izâ kîle lehum âminû bi mâ enzelallâhu kâlû nu'minu bi mâ unzile aleynâ ve yekfurûne bi mâ verâehu ve huvel hakku musaddikan limâ meahum kul fe lime taktulûne enbiyâallâhi min kablu in kuntum mu'minînmu'minîne.Onlara, “Allah’ın indirdiğine Kur’an’a iman edin" denilince, “Biz sadece bize indirilene Tevrat’a inanırız" deyip, ondan sonra geleni Kur’an’ı inkâr ederler. Hâlbuki o, ellerinde bulunanı Tevrat’ı tasdik eden hak bir kitaptır. De ki “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha önce niçin Allah’ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" 2/BAKARA-92 Ve lekad câekum mûsâ bil beyyinâti summettehaztumul icle min ba'dihî ve entum zâlimûnzâlimûne.Andolsun, Mûsâ size açık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulüm ederek buzağıyı ilâh edinmiştiniz. 2/BAKARA-93 Ve iz ehaznâ mîsâkakum ve refa'nâ fevkakumut tûrtûra, huzû mâ âteynâkum bi kuvvetin vesmeû kâlû semi'nâ ve aseynâ ve uşribû fî kulûbihimul icle bi kufrihim kul bi'se mâ ye'murukum bihî îmânukum in kuntum mu'minînmu'minîne.Hani, Tûr’u tepenize dikerek sizden söz almıştık, “Size verdiğimiz Kitab’a sımsıkı sarılın; ona kulak verin" demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik" demişlerdi. İnkârları yüzünden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki Tevrat’a beslediğinizi iddia ettiğiniz imanınızın size emrettiği şey ne kötüdür, eğer inanan kimselerseniz! 2/BAKARA-94 Kul in kânet lekumud dârul âhiretu indallâhi hâlisaten min dûnin nâsi fe temennevûl mevte in kuntum sâdikînsâdikîne.De ki “Eğer iddia ettiğiniz gibi Allah katındaki ahiret yurdu cennet diğer insanlar için değil de, yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz haydi ölümü temenni edin!" 2/BAKARA-95 Ve len yetemennevhu ebeden bimâ kaddemet eydîhim vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne.Fakat kendi elleriyle önceden yaptıkları işler yüzünden ölümü hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-96 Ve le tecidennehum ahrasan nâsi alâ hayâtin, ve minellezîne eşrakû yeveddu ehaduhum lev yuammeru elfe senehsenetin, ve mâ huve bi muzahzihıhî minel azâbi en yuammeryuammere, vallâhu basîrun bimâ ya'melûnya'melûne.Andolsun, sen onların, yaşamaya, bütün insanlardan; hatta Allah’a ortak koşanlardan bile daha düşkün olduklarını görürsün. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. Hâlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir. Allah, onların bütün işlediklerini görür. 2/BAKARA-97 Kul men kâne aduvven li cibrîle fe innehu nezzelehu alâ kalbike bi iznillâhi musaddikan limâ beyne yedeyhi ve huden ve buşrâ lil mu’minînmu'minîne.De ki “Her kim Cebrail’e düşman ise, bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, mü’minler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir." 2/BAKARA-98 Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe innallâhe aduvvun lil kâfirînkâfirîne.Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır. 2/BAKARA-99 Ve lekad enzelnâ ileyke âyâtin beyyinâtbeyyinâtin, ve mâ yekfuru bihâ illel fâsikûnfâsikûne.Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkâr eder. 2/BAKARA-100 E ve kullemâ âhedû ahden nebezehu ferîkun minhum bel ekseruhum lâ yu'minûnyu'minûne.Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, içlerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez. 2/BAKARA-101 Ve lemmâ câehum resûlun min indillâhi musaddikun limâ meahum nebeze ferîkun minellezîne ûtûl kitâbkitâbe, kitâballâhi verâe zuhûrihim ke ennehum lâ ya'lemûnya'lemûne.Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitab’ı Tevrat’ı doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah’ın Kitab’ını Tevrat’ı arkalarına attılar. 2/BAKARA-102 Vettebeû mâ tetlûş şeyâtînu alâ mulki suleymânsuleymâne ve mâ kefere suleymânu ve lâkinneş şeyâtîne keferû yuallimûnen nâses sihrâ, ve mâ unzile alel melekeyni bi bâbile hârûte ve mârûtmârûte, ve mâ yuallimâni min ehadin hattâ yekûlâ innemâ nahnu fitnetun fe lâ tekfur fe yeteallemûne minhumâ mâ yuferrikûne bihî beynel mer'i ve zevcihzevcihî, ve mâ hum bi dârrîne bihî min ehadin illâ bi iznillâhiznillâhi, ve yeteallemûne mâ yadurruhum ve lâ yenfeuhum ve lekad alimû le menişterâhu mâ lehu fîl âhireti min halâkın, ve le bi'se mâ şerev bihî enfusehum lev kânû ya'lemûnya'lemûne.Süleyman’ın hükümranlığı hakkında şeytanların ve şeytan tıynetli insanların uydurdukları yalanların ardına düştüler. Oysa Süleyman büyü yaparak küfre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve özellikle de Babil’deki Hârût ve Mârût adlı iki meleğe ilham edilen sihri öğretmek suretiyle küfre girdiler. Hâlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan için gönderilmiş birer meleğiz. Sihri caiz görüp de sakın küfre girme" demedikçe, kimseye sihir öğretmiyorlardı. Böylece insanlar onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri öğreniyorlardı. Hâlbuki onlar, Allah’ın izni olmadıkça o sihirle hiç kimseye zarar veremezlerdi. Onlar böyle yaparak kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri öğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bilselerdi! 2/BAKARA-103 Ve lev ennehum âmenû vettekav le mesûbetun min indillâhi hayrhayrun, lev kânû ya'lemûnya'lemûne.Eğer onlar iman edip Allah’ın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri için daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi! 2/BAKARA-104 Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tekûlû râinâ ve kûlûnzurnâ vesmeû ve lil kâfirîne azâbun elîmelîmun.Ey iman edenler! “Râ’inâ bizi gözet" demeyin, “unzurnâ bize bak" deyin ve dinleyin. Kâfirler için acıklı bir azap vardır. 2/BAKARA-105 Mâ yeveddullezîne keferû min ehlil kitâbi ve lel muşrikîne en yunezzele aleykum min hayrin min rabbikum vallâhu yahtassu bi rahmetihî men yeşâu, vallâhu zul fadlil azîmazîmi.Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah’a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. 2/BAKARA-106 Mâ nensah min âyetin ev nunsihâ ne'ti bi hayrin minhâ ev mislihâ e lem ta'lem ennallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun.Biz herhangi bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur ya da ertelersek, yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah’ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin? 2/BAKARA-107 E lem ta'lem ennellâhe lehu mulkus semâvâti vel ardardı, ve mâ lekum min dûnillâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin.Bilmez misin ki, göklerin ve yerin hükümranlığı Allah’ındır. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır. 2/BAKARA-108 Em turîdûne en tes'elû resûlekum kemâ suile mûsâ min kablkablu, ve men yetebeddelil kufra bil îmâni fe kad dalle sevâes sebîlsebîli.Yoksa daha önce Mûsâ’nın sorguya çekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya çekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı küfre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur. 2/BAKARA-109 Vedde kesîrun min ehlil kitâbi lev yeruddûnekum min ba'di îmânikum kuffârâkuffâran, haseden min indi enfusihim min ba'di mâ tebeyyene lehumul hakkhakku, fa'fû vasfehû hattâ ye'tiyallâhu bi emrihemrihî, innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun.Kitap ehlinden birçoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, içlerindeki kıskançlıktan ötürü sizi, imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgörün. Şüphesiz Allah, gücü her şeye hakkıyla yetendir. 2/BAKARA-110 Ve ekîmus salâte ve âtûz zekâtzekâte, ve mâ tukaddimû li enfusikum min hayrin tecidûhu indallâhindallâhi innallâhe bi mâ ta'melûne basîrbasîrun.Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin. Kendiniz için her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür. 2/BAKARA-111 Ve kâlû len yedhulel cennete illâ men kâne hûden ev nasârnasârâ, tilke emâniyyuhum kul hâtû burhânekum in kuntum sâdikînsâdikîne.Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennet’e girmeyecek" dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki “Eğer doğru söyleyenler iseniz iddianızı ispat edecek delilinizi getirin." 2/BAKARA-112 Belâ men esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun fe lehû ecruhu inde rabbihî, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne.Hayır, öyle değil! Kim “ihsan"[30] derecesine yükselerek özünü Allah’a teslim ederse, onun mükâfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir. 2/BAKARA-113 Ve kâletil yahûdu leysetin nasârâ alâ şeyşey'in ve kâletin nasârâ leysetil yahûdu alâ şey'in ve hum yetlûnel kitâbkitâbe, kezâlike kâlellezine lâ ya’lemûne misle kavlihim, fallâhu yahkumu beynehum yevmel kıyâmeti fîmâ kânû fîhi yahtelifûnyahtelifûne.Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel üzerinde değiller" dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel üzerinde değiller" dediler. Oysa hepsi Kitab’ı okuyorlar. Kitab'ı bilmeyenler de tıpkı bunların söyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gününde hükmü Allah verecektir. 2/BAKARA-114 Ve men azlemu mimmen menea mesâcidallâhi en yuzkere fîhesmuhu ve seâ fî harâbihâ ulâike mâ kâne lehum en yedhulûhâ illâ hâifînhâifîne lehum fîd dunyâ hızyun ve lehum fîl âhireti azâbun azîmazîmun.Allah’ın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması için çalışandan kim daha zalimdir. Böyleleri oralara eğer girerlerse ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır. 2/BAKARA-115 Ve lillâhil meşriku vel magribu fe eynemâ tuvellû fe semme vechullâhvechullâhi innallâhe vâsiun alîmalîmun.Doğu da, Batı da tüm yeryüzü Allah’ındır. Nereye dönerseniz Allah’ın yüzü işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-116 Ve kâlûttehazellâhu veleden, subhânehsubhânehu, bel lehu mâ fîs semâvâti vel ardardı, kullun lehu kânitûnkânitûne.“Allah, çocuk edindi" dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Hepsi O’na boyun eğmiştir. 2/BAKARA-117 Bedîus semâvâti vel ardardı, ve izâ kadâ emren fe innemâ yekûlu lehu kun fe yekûnyekûnu.O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece “ol" der, o da hemen oluverir. 2/BAKARA-118 Ve kâlellezîne lâ ya'lemûne lev lâ yukellimunâllâhu ev te'tînâ âyehâyetun, kezâlike kâlellezîne min kablihim misle kavlihim, teşâbehet kulûbuhum, kad beyyennal âyâti li kavmin yûkınûnyûkınûne.Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri anlayışları birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkladık. 2/BAKARA-119 İnnâ erselnâke bil hakkı beşîren ve nezîren, ve lâ tus'elu an ashâbil cahîmcahîmi.Şüphesiz biz seni hak ile; müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin. 2/BAKARA-120 Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba'te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîrnasîrin.Sen dinlerine uymadıkça, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki “Allah’ın yolu asıl doğru yoldur." Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allah’tan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır. 2/BAKARA-121 Ellezîne âteynâhumul kitâbe yetlûnehu hakka tilâvetihtilâvetihî ulâike yu'minûne bihbihî, ve men yekfur bihî fe ulâike humul hâsirûnhâsirûne.Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkâr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. 2/BAKARA-122 Yâ benî isrâîlezkurû ni'metiyelletî en'amtu aleykum ve ennî faddaltukum alel âlemînâlemîne.Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve bir zamanlar sizi cümle âleme üstün tuttuğumu hatırlayın. 2/BAKARA-123 Vettekû yevmen lâ teczî nefsun an nefsin şey'en ve lâ yukbelu minhâ adlun ve lâ tenfeuhâ şefâatun ve lâ hum yunsarûnyunsarûne. Kimsenin kimse namına bir şey ödemeyeceği, hiç kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin aracılığın yarar sağlamayacağı ve hiç kimsenin hiçbir taraftan yardım göremeyeceği günden sakının. 2/BAKARA-124 Ve izibtelâ ibrâhîme rabbuhu bi kelimâtin fe etemmehunetemmehunne, kâle innî câiluke lin nâsi imâmâimâmen, kâle ve min zurriyyetî kâle lâ yenâlu ahdiz zâlimînzâlimîne.Bir zaman Rabbi İbrahim’i birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şöyle buyurmuştu “Ben seni insanlara önder yapacağım." İbrahim de, “Soyumdan da önderler yap, ya Rabbi!" demişti. Bunun üzerine Rabbi, “Benim ahdim verdiğim söz zalimleri kapsamaz" demişti. 2/BAKARA-125 Ve iz cealnâl beyte mesâbeten lin nâsi ve emnâemnen, vettehizû min makâmı ibrâhîme musallâmusallen ve ahidnâ ilâ ibrâhîme ve ismâîle en tahhirâ beytiye lit tâifîne vel âkifîne ver rukkais sucûdsucûdi.Hani, biz Kâbe’yi insanlara toplantı ve güven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahim’den[34] kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmail’e şöyle emretmiştik “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rükû ve secde edenler için evimi Kâbe’yi tertemiz tutun." 2/BAKARA-126 Ve iz kâle ibrâhîmu rabbic'al hâzâ beleden âminen verzuk ehlehu mines semerâti men âmene minhum billâhi vel yevmil âhirâhiri, kâle ve men kefere fe umettiuhu kalîlen summe adtarruhu ilâ azâbin nârnâri, ve bi'sel masîrmasîru.Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri güvenli bir şehir kıl. Halkından Allah’a ve ahiret gününe iman edenleri her türlü ürünle rızıklandır" demişti. Allah da, “İnkâr edeni bile az bir süre, bu geçici kısa hayatta rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kötü varılacak yerdir orası!" demişti. 2/BAKARA-127 Ve iz yerfeu ibrâhîmul kavâide minel beyti veismâîlismâîlu rabbenâ tekabbel minnâ inneke entes semîul alîmalîmu.Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin Kâbe’nin temellerini yükseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şüphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin" diyorlardı. 2/BAKARA-128 Rabbenâ vec'alnâ muslimeyni leke ve min zurriyyetinâ ummeten muslimeten leke ve erinâ menâsikenâ ve tub aleynâ, inneke entet tevvâbur rahîmrahîmu.“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster. Tövbemizi kabul et. Çünkü sen, tövbeleri çok kabul edensin, çok merhametli olansın." 2/BAKARA-129 Rabbenâ veb"as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîmhakîmu.“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." 2/BAKARA-130 Ve men yergabu an milleti ibrâhîme illâ men sefihe nefsehnefsehu, ve lekadistafeynâhufîd dunyâ, ve innehu fîlâhireti le mines sâlihînsâlihîne.Kendini bilmeyenden başka İbrahim’in dininden kim yüz çevirir? Andolsun, biz İbrahim’i bu dünyada seçkin kıldık. Şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. 2/BAKARA-131 İz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemînâlemîne.Rabbi ona “Teslim ol" dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum" demişti. 2/BAKARA-132 Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya'kûbya'kûbu, yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûnmuslimûne.İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da öyle “Oğullarım! Allah, sizin için bu dini İslâm’ı seçti. Siz de ancak müslümanlar olarak ölün" dedi. 2/BAKARA-133 Em kuntum şuhedâe iz hadara ya'kûbel mevtu, iz kâle li benîhi mâ ta'budûne min ba'dî kâlû na'budu ilâheke ve ilâhe âbâike ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ilâhen vâhidâvahiden ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne.Yoksa siz Yakub’un, ölüm döşeğinde iken çocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz?" dediği, onların da, “Senin ilâhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak’ın ilâhı olan tek bir ilâha ibadet edeceğiz; bizler O’na boyun eğmiş müslümanlarız." dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz? 2/BAKARA-134 Tilke ummetun kad halet, lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum, ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûnya'melûne.Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. 2/BAKARA-135 Ve kâlû kûnû hûden ev nasârâ tehtedû kul bel millete ibrâhîme hanîfâhanîfen, ve mâ kâne minel muşrikînmuşrikîne.Yahudiler “Yahudi olun ve Hıristiyanlar da "Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız" dediler. De ki “Hayır, hakka yönelen İbrahim’in dinine uyarız. O, Allah’a ortak koşanlardan değildi." 2/BAKARA-136 Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâtı ve mâ ûtiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûnmuslimûne.Deyin ki “Biz Allah’a, bize indirilene Kur’an’a, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûsâ ve İsa’ya verilen Tevrat ve İncil ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz." 2/BAKARA-137 Fe in âmenû bi misli mâ âmentum bihî fe kadihtedev ve in tevellev fe innemâ hum fî şikâkşikâkın fe se yekfîke humullâhhumullâhu, ve huves semîul alîmalîmu.Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar; yüz çevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa düşmüş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-138 Sıbgatallâhsıbgatallâhi ve men ahsenu minallâhi sıbgaten, ve nahnu lehu âbidûnâbidûne.“Biz, Allah’ın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allah’ınkinden daha güzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz" deyin. 2/BAKARA-139 Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â'mâlunâ ve lekum a'mâlukum ve nahnu lehu muhlisûnmuhlisûne.Onlara de ki “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? Hâlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz O’na gönülden bağlanmış kimseleriz." 2/BAKARA-140 Em tekûlûne inne ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya'kûbe vel esbâta kânû hûden ev nasârâ kul e entum a'lemu emillâhemillâhu, ve men azlemu mimmen keteme şehâdeten indehu minallâhminallâhi, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta’melûnta"melûne.Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler" mi diyorsunuz? De ki “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?" Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerçeği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir. 2/BAKARA-141 Tilke ummetun kad halet lehâ mâ kesebet ve lekum mâ kesebtum ve lâ tus'elûne ammâ kânû ya'melûnya'melûne.Onlar gelip geçmiş bir ümmettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz. 2/BAKARA-142 Se yekûlus sufehâu minen nâsi mâ vellâhum an kıbletihimulletî kânû aleyhâ kul lillâhil meşrıku vel magrıbmagrıbu, yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin.Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları müslümanları yönelmekte oldukları kıbleden çeviren nedir?" diyecekler. De ki “Doğu da, Batı da Allah’ındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir." 2/BAKARA-143 Ve kezâlike cealnâkum ummeten vasatan li tekûnû şuhedâe alen nâsi ve yekûner resûlu aleykum şehîdâşehîden, ve mâ cealnâl kıbletelletî kunte aleyhâ illâ li na'leme men yettebiur resûle mimmen yenkalibu alâ akibeyhakibeyhi, ve in kânet le kebîreten illâ alellezîne hedallâhhedallâhu ve mâ kânallâhu li yudîa îmânekum innallâhe bin nâsi le raûfun rahîmrahîmun.Böylece, sizler insanlara birer şahit ve örnek olasınız ve Peygamber de size bir şahit ve örnek olsun diye sizi orta bir ümmet[36] yaptık. Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa çıkaracak değildir. Şüphesiz Allah, insanlara çok şefkatli ve çok merhametlidir. 2/BAKARA-144 Kad nerâ tekallube vechike fîs semâi, fe le nuvelliyenneke kıbleten terdâhâ, fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve haysu mâ kuntum fe vellû vucûhekum şatrahşatrahu, ve innellezîne ûtûl kitâbe le ya’lemûne ennehul hakku min rabbihim ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ya'melûnya'melûne.Ey Muhammed! Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu vahiy beklediğini görüyoruz. Merak etme elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. Bundan böyle, yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Ey Müslümanlar! Siz de nerede olursanız olun, namazda yüzünüzü hep onun yönüne çevirin. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden gelen bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir. 2/BAKARA-145 Ve le in eteytellezîne ûtûl kitâbe bi kulli âyetin mâ tebiû kıbletekkıbleteke ve mâ ente bi tâbîın kıbletehum, ve mâ ba'duhum bi tâbîın kıblete ba'dba'dın, ve le initteba'te ehvâehum min ba'di mâ câeke minel ilmi inneke izen le minez zâlimînzâlimîne.Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her türlü mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun. 2/BAKARA-146 Ellezîne âteynâhumul kitâbe ya'rifûnehu kemâ ya'rifûne ebnâehum ve inne ferîkan minhum le yektumûnel hakka ve hum ya'lemûnya'lemûne.Kendilerine kitap verdiklerimiz onu Peygamberi oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Böyle iken içlerinden birtakımı bile bile gerçeği gizlerler. 2/BAKARA-147 El hakku min rabbike fe lâ tekûnenne minel mumterînmumterîne.Hak ancak Rabbindendir. Artık, sakın şüpheye düşenlerden olma! 2/BAKARA-148 Ve li kullin vichetun huve muvellîhâ festebikûl hayrâthayrâti, eyne mâ tekûnû ye'ti bikumullâhu cemîâcemîan, innallâhe alâ kulli şey'in kadîrkadîrun.Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. 2/BAKARA-149 Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve innehu lel hakku min rabbikrabbike, ve mâllâhu bi gâfilin ammâ ta'melûnta'melûne.Ey Muhammed! Nereden yola çıkarsan çık, namazda Mescid-i Haram’a doğru dön. Bu, elbette Rabbinden gelen gerçek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir. 2/BAKARA-150 Ve min haysu harecte fe velli vecheke şatral mescidil harâmharâmi, ve haysu mâ kuntum fe vellûvucûhekum şatrahu li ellâ yekûne lin nâsi aleykum huccehhuccetun, illellezîne zalemû minhum fe lâ tahşevhum vahşevnî ve li utimme ni'metî aleykum ve leallekum tehtedûntehtedûne.Ey Muhammed! Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram’a doğru çevir. Ey mü’minler! Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram’a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde size karşı bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız. 2/BAKARA-151 Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hikmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta'lemûnta'lemûne.Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik. 2/BAKARA-152 Fezkurûnî ezkurkum veşkurû lî ve lâ tekfurûntekfurûni.Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin. 2/BAKARA-153 Yâ eyyuhellezîne âmenustainû bis sabri ves salâtsalâti, innallâhe meas sâbirînsâbirîne.Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allah’tan yardım dileyin. Şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir. 2/BAKARA-154 Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvâtemvâtun, bel ehyâun ve lâkin lâ teş'urûnteş'urûne.Allah yolunda öldürülenlere “ölüler" demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz. 2/BAKARA-155 Ve le nebluvennekum bi şey'in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerâtsemerâti, ve beşşiris sâbirînsâbirîne.Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele. 2/BAKARA-156 Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûnrâciûne.Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz her şeyimizle Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz" derler. 2/BAKARA-157 Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûnmuhtedûne.İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır. 2/BAKARA-158 İnnes safâ vel mervete min şeâirillâhşeâirillâhi, fe men haccel beyte evı’temera fe lâ cunâha aleyhi en yettavvefe bi himâ ve men tetavvaa hayran, fe innallâhe şâkirun alîmalîmun.Şüphesiz Safa ile Merve, Allah’ın dininin nişanelerindendir. Onun için her kim hac ve umre niyetiyle Kâbe’yi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir günah yoktur. Her kim de gönlünden koparak bir hayır işlerse, şüphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir. 2/BAKARA-159 İnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ min el beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fîl kitâbi, ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâinûnlâinûne.İndirdiğimiz apaçık delilleri ve hidayeti Kitap’ta açıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lânet eder, hem de bütün lânet etme konumunda olanlar lânet eder. 2/BAKARA-160 İllellezîne tâbû ve aslahû ve beyyenû fe ulâike etûbu aleyhim, ve enet tevvâbur rahîmrahîmu.Ancak tövbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar lânetlenmekten kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tövbelerini kabul ederim. Zira ben tövbeleri çok kabul edenim, çok merhamet edenim. 2/BAKARA-161 İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaînecmaîne.Fakat âyetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lâneti onların üstünedir. 2/BAKARA-162 Hâlidîne fîhâ, lâ yuhaffefu anhumul azâbu ve lâ hum yunzarûn yunzarûne.Onlar ebedî olarak lânet içinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yüzlerine bakılır. 2/BAKARA-163 Ve ilâhukum ilâhun vâhidvâhidun, lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîmrahîmu.Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. O’ndan başka ilâh yoktur. O, Rahmân’dır, Rahîm’dir. 2/BAKARA-164 İnne fî halkıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fîl bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi min mâin fe ahyâ bihil arda ba’de mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbedâbbetin, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı le âyâtin li kavmin ya’kılûnya’kılûne.Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allah’ın gökyüzünden indirip kendisiyle ölmüş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve gökle yer arasındaki emre amade bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır. 2/BAKARA-165 Ve minen nâsi men yettehızu min dûnillâhi endâden yuhıbbûnehum ke hubbillâhhubbillâhi, vellezîne âmenû eşeddu hubben lillâhlillâhi, ve lev yerâllezîne zalemû iz yeravnel azâbe, ennel kuvvete lillâhi cemîan, ve ennellâhe şedîdul azâbazâbi.İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp da O’na ortak koşanlar vardır. Onları, Allah’ı severcesine severler. Mü’minlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlü bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman bütün kuvvetin Allah’ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi! 2/BAKARA-166 İz teberreellezînettubiû minellezînettebeû ve reavûl azâbe ve takattaat bihimul esbâb esbâbu.Kendilerine uyulanlar o gün azabı görünce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki bütün bağlar kopacaktır. 2/BAKARA-167 Ve kalellezınet tebeu lev enne lena kerraten fe neteberrae minhüm kema teberrau minna kezalike yürıhimüllahü a'malehüm haseratin aleyhim ve ma hüm bi haricıne minen narUyanlar şöyle derler “Keşke dünyaya bir dönüşümüz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık." Böylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gösterir. Onlar ateşten çıkacak da değillerdir. 2/BAKARA-168 Yâ eyyuhen nâsu kulû mimmâ fîl ardı halâlen tayyiben, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, innehu lekum aduvvun mubîn mubînun.Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır. 2/BAKARA-169 İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûnta’lemûne.İnnemâ ye’murukum bis sûi vel fahşâi ve en tekûlû alâllâhi mâ lâ ta’lemûnta’lemûne.O, size ancak kötülüğü, hayâsızlığı ve Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder. 2/BAKARA-170 Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûnyehtedûne.Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!" denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız!" derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı onların yoluna uyacaklar? 2/BAKARA-171 Ve meselullezîne keferû ke meselillezî yen’ıku bi mâ lâ yesmeû illâ duâen ve nidâânidâen, summun bukmun umyun fe hum lâ ya’kılûn ya’kılûne.İnkâr edenleri imana çağıran peygamber ile inkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen çoban ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar. 2/BAKARA 172 Yâ eyyuhâllezîne âmenû kulû min tayyibâti mâ razaknâkum veşkurû lillâhi in kuntum iyyâhu ta’budûnta’budûne.Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin. 2/BAKARA-173 İnnemâ harrame aleykumul meytete ved deme ve lahmel hınzîri ve mâ uhille bihî li gayrillâhgayrillâhi, fe menidturra gayra bâgin ve lâ âdin fe lâ isme aleyhaleyhi, innallâhe gafûrun rahîm rahîmun.Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2/BAKARA-174 İnnellezîne yektumûne mâ enzelallâhu minel kitâbî ve yeşterûne bihî semenen kalîlen, ulâike mâ ye’kulûne fî butûnihim illen nâre ve lâ yukellimuhumullâhu yevmel kıyâmeti ve lâ yuzekkîhim, ve lehum azâbun elîm elîmun.Allah’ın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler var ya; işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet günü Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar için elem dolu bir azap vardır. 2/BAKARA-175 Ulâikellezîneşteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfirehmagfireti, fe mâ asberehum alen nârnâri.İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar! 2/BAKARA-176 Zâlike bi ennellâhe nezzelel kitâbe bil hakkhakkı, ve innellezînahtelefû fîl kitâbi le fî şikâkin baîd baîdin.Bu azab da, Allah’ın, Kitab’ı hak olarak indirmiş olması ve onların bunu inkâr etmesi sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa düşenler ise derin bir ayrılık içindedirler. 2/BAKARA-177 Leysel birre en tuvellû vucûhekum kıbelel maşrıkı vel magrıbi ve lâkinnel birre men âmene billâhi vel yevmil âhırı vel melâiketi vel kitâbi ven nebiyyînnebiyyîne, ve âtel mâle alâ hubbihî zevil kurbâ vel yetâmâ vel mesâkîne vebnes sebîli, ves sâilîne ve fîr rıkâbrıkâbi, ve ekâmes salâte ve âtez zekâtzekâte, vel mûfûne bi ahdihim izâ âhedâhedû, ves sâbirîne fîl be’sâi ved darrâi ve hînel be’sbe’si ulâikellezîne sadakû, ve ulâike humul muttekûnmuttekûne.İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmenizden ibaret değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, ihtiyacından dolayı isteyene ve özgürlükleri için kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda direnip sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir. 2/BAKARA-178 Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumul kısâsu fîl katlâ el hurru bil hurri vel abdu bil abdi vel unsâ bil unsâ fe men ufiye lehu min ahîhi şey’un fettibâun bil ma’rûfi ve edâun ileyhi bi ihsânihsânin, zâlike tahfîfun min rabbikum ve rahmehrahmetun, fe meni’tedâ ba’de zâlike fe lehu azâbun elîm elîmun.Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hüre karşı hür, köleye karşı köle, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak öldüren kimse, kardeşi öldürülenin vârisi, velisi tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem dolu bir azap vardır. 2/BAKARA-179 Ve lekum fîl kısâsı hayâtun yâ ulîl elbâbi leallekum tettekûntettekûne.Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Umulur ki bu hükme uyarak korunursunuz. 2/BAKARA-180 Kutibe aleykum izâ hadara ehadekumul mevtu in tereke hayrâhayran, el vasiyyetu lil vâlideyni vel akrabîne bil ma’rûfma’rûfi, hakkan alel muttekîn muttekîne.Sizden birinize ölüm gelip çattığı zaman, eğer geride bir hayır mal bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir hak olarak- size farz kılındı. 2/BAKARA-181 Fe men beddelehu ba’de mâ semiahu fe innemâ ismuhu alellezîne yubeddilûnehyubeddilûnehu, innallâhe semîun alîm alîmun.Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-182 Fe men hâfe min mûsın cenefen ev ismen fe aslaha beynehum fe lâ isme aleyhaleyhi, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun.Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve günaha girmesinden korkan bir kimse, tarafların aralarını düzeltirse ona hiçbir günah yoktur. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2/BAKARA-183 Yâ eyyuhâllezîne âmenû kutibe aleykumus sıyâmu kemâ kutibe alellezîne min kablikum leallekum tettekûntettekûne.Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. 2/BAKARA-184 Eyyâmen ma’dûdâtma’dûdâtin, fe men kâne minkum marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara ve alellezîne yutîkûnehu fidyetun taâmu miskînmiskînin, fe men tatavvaa hayran fe huve hayrun lehlehu, ve en tesûmû hayrun lekum in kuntum ta’lemûnta’lemûne.Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa mesela fidyeyi fazla verirse o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. 2/BAKARA-185 Şehru ramadânellezî unzile fîhil kur’ânu huden lin nâsi ve beyyinâtin minel hudâ vel furkânfurkâni, fe men şehide minkumuş şehra fel yesumhyesumhu, ve men kâne marîdan ev alâ seferin fe iddetun min eyyâmin uharuhara yurîdullâhu bikumul yusra ve lâ yurîdu bikumul usra, ve li tukmilûl iddete ve li tukebbirûllâhe alâ mâ hedâkum ve leallekum teşkurûnteşkurûne.O sayılı günler, insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir. 2/BAKARA-186 Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîbkarîbun ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûnyerşudûne.Kullarım, beni senden sorarlarsa, bilsinler ki, gerçekten ben onlara çok yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler. 2/BAKARA-187 Uhılle lekum leyletes sıyâmir refesu ilâ nisâikum hunne libâsun lekum ve entum libâsun lehunlehunne alîmallâhu ennekum kuntum tahtânûne enfusekum fe tâbe aleykum ve afâ ankum, fel âne bâşirûhunne vebtegû mâ keteballâhu lekum, ve kulû veşrabû hattâ yetebeyyene lekumul haytul ebyadu minel haytıl esvedi minel fecri, summe etimmus sıyâme ilel leyli, ve lâ tubâşirûhunne ve entum âkifûne fîl mesâcidmesâcidi, tilke hudûdullâhi fe lâ takrabûhâ kezâlike yubeyyinullâhu âyâtihî lin nâsi leallehum yettekûnyettekûne.Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helâl kılındı. Onlar, size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah, Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tövbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye tan yeri ağarıncaya kadar yiyin, için. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah’ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, âyetlerini insanlara böylece açıklar. 2/BAKARA-188 Ve lâ te’kulû emvâlekum beynekum bil bâtılı ve tudlû bihâ ilel hukkâmi li te’kulû ferîkan min emvâlin nâsi bil ismi ve entum ta’lemûnta’lemûne.Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günaha girerek yemek için onları hâkimlere rüşvet olarak vermeyin. 2/BAKARA-189 Yes’elûneke anil ehillehehilleti, kul hiye mevâkîtu lin nâsi vel hacchaccı, ve leysel birru bi en te’tûl buyûte min zuhûrihâ ve lâkinnel birre menittekâ, ve’tûl buyûte min ebvâbihâ, vettekûllâhe leallekum tuflihûntuflihûne.Sana, hilâlleri soruyorlar. De ki “Onlar, insanlar ve hac için vakit ölçüleridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi Allah’a karşı gelmekten sakınan insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz. 2/BAKARA-190 Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta’tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu’tedînmu’tedîne.Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez. 2/BAKARA-191 Vaktulûhum haysu sekıftumûhum ve ahricûhum min haysu ahracûkum vel fitnetu eşeddu minel katli, ve lâ tukâtilûhum indel mescidil harâmi hattâ yukâtilûkum fîhfîhî, fe in kâtelûkum faktulûhum kezâlike cezâul kâfirînkâfirîne.Onları nerede yakalarsanız öldürün. Sizi çıkardıkları yerden Mekke’den siz de onları çıkarın. Zulüm ve baskı, adam öldürmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa siz de onlarla savaşın onları öldürün. Kâfirlerin cezası böyledir. 2/BAKARA-192 Fe inintehev fe innallâhe gafûrun rahîm rahîmun.Eğer onlar savaştan ve küfürden vazgeçerlerse, şunu iyi bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2/BAKARA-193 Ve kâtilûhum hattâ lâ tekûne fitnetun ve yekûned dînu lillâhlillâhi, fe inintehev fe lâ udvâne illâ alez zâlimînzâlimîne.Hiçbir zulüm ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık düşmanlık yalnız zalimlere karşıdır. 2/BAKARA-194 Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâskısâsun, fe meni’tedâ aleykum fa’tedû aleyhi bi misli ma’tedâ aleykum, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe meal muttekînmuttekîne.Haram ay, haram aya karşılıktır. Hürmetler saygı gösterilmesi gereken şeyler kısas kuralına tabidir. O hâlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, fakat ileri gitmeyin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir. 2/BAKARA-195 Ve enfikû fî sebîlillâhi ve lâ tulkû bi eydîkum ilet tehluketi, ve ahsinû, innallâhe yuhıbbul muhsinînmuhsinîne.Mallarınızı Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever. 2/BAKARA-196Ve etimmûl hacce vel umrete lillâhlillâhi, fe in uhsirtum fe mesteysera minel hedyi ve lâ tahlikû ruûsekum hattâ yeblugal hedyu mahillehmahillehu, fe men kâne minkum marîdan ev bihî ezen min ra’sihî fe fidyetun min sıyâmin ev sadakatin ev nusuknusukin fe izâ emintum, fe men temettea bil umreti ilel haccı fe mesteysera minel hedyi, fe men lem yecid fe sıyâmu selâseti eyyâmin fîl haccı ve seb’atin izâ reca’tum tilke aşaratun kâmilehkâmiletun, zâlike li men lem yekun ehluhu hâdırıl mescidil harâmharâmi, vettekûllâhe va’lemû ennellâhe şedîdul ikâbikâbi.Haccı da, umreyi de Allah için tamamlayın. Eğer düşman, hastalık ve benzer sebeplerle engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gönderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur da tıraş olmak zorunda kalırsa fidye olarak ya oruç tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse üçü hacda, yedisi de döndüğünüz zaman olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu durum, ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah’ın cezasının çetin olduğunu bilin. 2/BAKARA-197 El haccu eşhurun ma’lûmâtma’lûmâtun, fe men farada fîhinnel hacca fe lâ refese ve lâ fusûka ve lâ cidâle fîl hacchaccı, ve mâ tef’alû min hayrın ya’lemhullâhya’lemhullâhu, ve tezevvedû fe inne hayraz zâdit takvâ, vettekûni yâ ulîl elbâbelbâbi.Hac ayları, bilinen aylardır.[58] Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, günaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. Ahiret için azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva Allah’a karşı gelmekten sakınmadır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının. 2/BAKARA-198 Leyse aleykum cunâhun en tebtegû fadlan min rabbikum fe izâ efadtum min arafâtin fezkurûllâhe indel meş’aril harâmharâmi, vezkurûhu kemâ hedâkum, ve in kuntum min kablihî le mined dâllîndâllîne.Hac mevsiminde ticaret yaparak Rabbinizin lütuf ve keremini istemekte size bir günah yoktur. Arafat’tan ayrılıp sel gibi Müzdelife’ye akın ettiğinizde, Meş’ar-i Haram’da Allah’ı zikredin.[59] Onu, size gösterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol göstermesinden önce yolunu şaşırmışlardan idiniz. 2/BAKARA-199 Summe efîdû min haysu efâdan nâsu vestagfirûllâhvestagfirûllâhe, innallâhe gafûrun rahîmrahîmun.Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allah’tan bağışlanma dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2/BAKARA-200 Fe izâ kadaytum menâsikekum fezkurûllâhe ke zikrikum âbâekum ev eşedde zikrâzikren, fe minen nâsi men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ ve mâ lehu fîl ahirati min halâkhalâkın.Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık cahiliye döneminde atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allah’ı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize vereceğini bu dünyada ver" diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur. 2/BAKARA-201 Ve minhum men yekûlu rabbenâ âtinâ fîd dunyâ haseneten ve fîl âhirati haseneten ve kınâ azâben nârnâri.Onlardan, “Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru" diyenler de vardır. 2/BAKARA-202 Ulâike lehum nasîbun mimmâ kesebû vallâhu serîul hısâbhısâbi.İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek çabuk görendir. 2/BAKARA-203 Vezkurûllâhe fî eyyâmin ma’dûdâtma’dûdâtin, fe men teaccele fî yevmeyni fe lâ isme aleyhaleyhi, ve men teahhara fe lâ isme aleyhi, li menittekâ vettekûllâhe va’lemû ennekum ileyhi tuhşerûntuhşerûne.Sayılı günlerde Allah’ı anın telbiye ve tekbir getirin. Kim iki gün içinde acele edip Mina’dan Mekke’ye dönerse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da günah yoktur. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar içindir. Allah’a karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin. 2/BAKARA-204 Ve minen nâsi men yu’cibuke kavluhu fîl hayâtid dunyâ ve yuşhidullâhe alâ mâ fî kalbihî, ve huve eleddul hısâmhısâmi.İnsanlardan öylesi de vardır ki, dünya hayatına ilişkin sözleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine Sözünün özüne uyduğuna Allah’ı şahit tutar. Hâlbuki o, düşmanlıkta en amansız olandır. 2/BAKARA-205 Ve izâ tevellâ seâ fîl ardı li yufside fîhâ ve yuhlikel harse ven neslnesle, vallâhu lâ yuhıbbul fesâdfesâda.O, senin yanından ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez. 2/BAKARA-206 Ve izâ kîle lehuttekıllâhe ehazethul izzetu bil ismi fe hasbuhu cehennemcehennemu, ve le bi’sel mihâdmihâdu.Ona “Allah’tan kork" denildiği zaman, gururu onu daha da günaha sürükler. Artık böylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kötü yataktır! 2/BAKARA-207 Ve minen nâsi men yeşrî nefsehubtigâe mardâtillâhmardâtillâhi, vallâhu raûfun bil ıbâdıbâdi.İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah, kullarına çok şefkatlidir. 2/BAKARA-208 Yâ eyyuhâllezîne âmenûdhulû fîs silmi kâffehkâffeten, ve lâ tettebiû hutuvâtiş şeytânşeytâni, innehu lekum aduvvun mubînmubînun.Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve güvenliğe İslâm’a girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır. 2/BAKARA-209 Fe in zeleltum min ba’di mâ câetkumul beyyinâtu fa’lemû ennallâhe azîzun hakîmhakîmun.Size apaçık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan çizerseniz, bilin ki Allah, gerçekten mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 2/BAKARA-210 Hel yenzurûne illâ en ye’tiyehumullâhu fî zulelin minel gamâmi vel melâiketu ve kudiyel emremru, ve ilâllâhi turceul umûrumûru.Onlar böyle davranmakla, bulut gölgeleri içinde Allah’ın azabının ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Hâlbuki bütün işler Allah’a döndürülür. 2/BAKARA-211 Sel benî isrâîle kem âteynâhum min âyetin beyyinehbeyyinetin, ve men yubeddil ni’metallâhi min ba’di mâ câethu fe innallâhe şedîdul ikâbikâbi.İsrailoğullarına sor; biz onlara nice açık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allah’ın nimetini değiştirirse, bilsin ki şüphesiz Allah, cezası pek çetin olandır. 2/BAKARA-212 Zuyyine lillezîne keferûl hayâtud dunyâ ve yesharûne minellezîne âmenû, vellezînettekav fevkahum yevmel kıyâmehkıyâmeti, vallâhu yerzuku men yeşâu bi gayrihisâbhisâbin.İnkâr edenlere dünya hayatı süslü gösterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet günü bunların üstündedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. 2/BAKARA-213 Kânen nâsu ummeten vâhıdeten fe beasallâhun nebiyyîne mubeşşirîne ve munzirîne, ve enzele meahumul kitâbe bil hakkı li yahkume beynen nâsi fî mâhtelefû fîhfîhi, ve mâhtelefe fîhi illellezîne ûtûhu min ba’di mâ câethumul beyyinâtu bagyen beynehum, fe hedâllâhullezîne âmenû li mâhtelefû fîhi minel hakkı bi iznihiznihî, vallâhu yehdî men yeşâu ilâ sırâtın mustakîmmustakîmin.İnsanlar tek bir ümmetti. Allah, müjdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gönderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa düştükleri şeyler konusunda, aralarında hüküm vermek üzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apaçık âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskançlık yüzünden anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir. 2/BAKARA-214 Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâhnasrullâhi, e lâ inne nasrallâhi karîbkarîbun.Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber mü’minler, “Allah’ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı pek yakındır. 2/BAKARA- 215 Yes’elûneke mâzâ yunfikûnyunfikûne, kul mâ enfaktum min hayrin fe lil vâlideyni vel akrabîne vel yetâmâ vel mesâkîni vebnis sebîlsebîli, ve mâ tef’alû min hayrin fe innallâhe bihî alîmalîmun.Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir." 2/BAKARA-216 Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrahû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûnta’lemûne.Savaş, hoşunuza gitmediği hâlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 2/BAKARA-217 Yes’elûneke aniş şehril harâmi kıtâlin fîhfîhi, kul kıtâlun fîhi kebîrkebîrun, ve saddun an sebîlillâhi ve kufrun bihî vel mescidil harâmi ve ihrâcu ehlihî minhu ekberu indallâhindallâhi, vel fitnetu ekberu minel katlkatli, ve lâ yezâlûne yukâtilûnekum hattâ yeruddûkum an dînikum inistetâû ve men yertedid minkum an dînihî fe yemut ve huve kâfirun fe ulâike habitat a’mâluhum fîd dunyâ vel âhirehâhireti, ve ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki “O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah’ın yolundan alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram’ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak, Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır. 2/BAKARA-218 İnnellezîne âmenû vellezîne hâcerû ve câhedû fî sebîlillâhi, ulâike yercûne rahmetallâhrahmetallâhi, vallâhu gafûrun rahîmrahîmun.İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şüphesiz bunlar Allah’ın rahmetini umarlar. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2/BAKARA-219 Yes’elûneke anil hamri vel meysirmeysiri, kul fîhimâ ismun kebîrun ve menâfiu lin nâsi, ve ismuhumâ ekberu min nef’ihimâ ve yes’elûneke mâzâ yunfikûnyunfikûne kulil afve, kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûntetefekkerûne.Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki “Onlarda hem büyük günah, hem de insanlar için bazı zahirî yararlar vardır. Ama günahları yararlarından büyüktür." Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki “İhtiyaçtan arta kalanı." Allah, size âyetleri böyle açıklıyor ki düşünesiniz. 2/BAKARA-220 Fîd dunyâ vel âhirahâhirati ve yes’elûneke anil yetâmâ kul ıslâhun lehum hayrhayrun ve in tuhâlitûhum fe ıhvânukum vallâhu ya’lemul mufside minel muslihmuslihi ve lev şâallâhu le a’netekum innallâhe azîzun hakîmhakîmun.Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz, diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp birlikte yaşarsanız sakıncası yok. Onlar da sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 2/BAKARA-221 Ve lâ tenkihûl muşrikâti hattâ yu’minnyu’minne, ve le emetun mu’minetun hayrun min muşriketin ve lev a’cebetkum, ve lâ tunkihûl muşrikîne hattâ yu’minû ve le abdun mu’minun hayrun min muşrikin ve lev a’cebekum, ulâike yed’ûne ilen nârnâri, vallâhu yed’û ilel cenneti vel magfireti bi iznihiznihi, ve yubeyyinu âyâtihî lin nâsi leallehum yetezekkerûnyetezekkerûne.İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allah’a ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mü’min bir cariye Allah’a ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri sürece Allah’a ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allah’a ortak koşan hür erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir köle, Allah’a ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya çağırır. O, insanlara âyetlerini açıklar ki, öğüt alıp düşünsünler. 2/BAKARA-222 Ve yes’elûneke anil mahîdmahîdi, kul huve ezen, fa’tezilûn nisâe fîl mahîdi, ve lâ takrabûhunne hattâ yathurnyathurne fe izâ tetahherne fe’tûhunne min haysu emerekumullâhemerekumullâhu innallâhe yuhıbbut tevvâbîne ve yuhibbul mutetahhirînmutetahhirîne.Sana kadınların ay hâlini sorarlar. De ki “O bir ezadır rahatsızlıktır. Ay hâlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah’ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şüphesiz Allah çok tövbe edenleri sever, çok temizlenenleri sever." 2/BAKARA-223 Nisâukum harsun lekum, fe’tû harsekum ennâ şi’tum ve kaddimû li enfusikum vettekûllâhe va’lemû ennekum mulâkûhmulâkûhu, ve beşşiril mu’minînmu’minîne.Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz biçimde varın. Kendiniz için geleceğe hazırlık olarak güzel davranışlar takdim edin. Allah’a karşı gelmekten sakının ve her hâlde onun huzuruna varacağınızı bilin. Ey Muhammed! Mü’minleri müjdele. 2/BAKARA-224 Ve lâ tec’alûllâhe urdaten li eymânikum en teberrû ve tettekû ve tuslihû beynen nâsnâsi, vallâhu semîun alîmalîmun.İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allah’ı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-225 Lâ yuâhızukumullâhu bil lagvi fî eymânikum ve lâkin yuâhızukum bi mâ kesebet kulûbukum vallâhu gafûrun halîmhalîmun.Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı bile bile yaptığınız yeminlerden sorumlu tutar. Allah, çok bağışlayandır, halîmdir. Hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 2/BAKARA-226 Lillezîne yu’lûne min nisâihim terabbusu erbaati eşhureşhurin, fe in fâû fe innallâhe gafûrun rahîmrahîmun.Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler için dört ay bekleme süresi vardır. Eğer bu süre içinde dönerlerse, şüphesiz Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. 2/BAKARA-227 Ve in azemût talâka fe innallâhe semîun alîmalîmun.Eğer yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını boşamaya karar verirlerse ayrılırlar. Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-228 Vel mutallakâtu yeterabbasne bi enfusihinne selâsete kurûin, ve lâ yahıllu lehunne en yektumne mâ halakallâhu fî erhâmihinne in kunne yu’minne billâhi vel yevmil âhırâhıri, ve buûletuhunne ehakku bi reddihinne fî zâlike in erâdû ıslâhâıslâhan, ve lehunne mislullezî aleyhinne bil ma’rûfma’rûfi, ve lir ricâli aleyhinne derecehderecetun, vallâhu azîzun hakîmhakîmun.Boşanmış kadınlar kendi kendilerine üç ay hâli hayız veya temizlik müddeti beklerler. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorlarsa, Allah’ın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helâl olmaz. Kocaları bu süre içinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha çok hak sahibidirler. Kadınların, yükümlülükleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 2/BAKARA-229 Et talâku merratânmerratâni, fe imsâkun bi ma’rûfin ev tesrîhun bi ihsânihsânin, ve lâ yahıllu lekum en te’huzû mimmâ âteytumûhunne şey’en illâ en yehâfâ ellâ yukîmâ hudûdallâhhudûdallâhi, fe in hıftum ellâ yukîmâ hudûdallâhi, fe lâ cunâha aleyhimâ fî meftedet bihbihî, tilke hudûdullâhi fe lâ ta’tedûhâ, ve men yeteadde hudûdallâhi fe ulâike humuz zâlimûnzâlimûne. Dönüş yapılabilecek boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle geçinmek, ya da güzellikle bırakmaktır. Evlilikte tarafların Allah’ın belirlediği ölçüleri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden boşanma esnasında bir şeyi geri almanız, sizin için helâl olmaz. Eğer onlar Allah’ın belirlediği ölçüleri gözetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının boşanmak için bedel vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allah’ın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir. 2/BAKARA-230 Fe in tallakahâ fe lâ tahıllu lehu min ba’du hattâ tenkiha zevcen gayrahgayrahu, fe in tallakahâ fe lâ cunâha aleyhimâ en yeterâceâ in zannâ en yukîmâ hudûdallâhhudûdallâhi, ve tilke hudûdullâhi yubeyyinuhâ li kavmin ya’lemûnya’lemûne.Eğer erkek karısını üçüncü defa boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikâhlanmadıkça ona helâl olmaz. Bu koca da onu boşadığı takdirde, onlar kadın ile ilk kocası Allah’ın koyduğu ölçüleri gözetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine dönüp evlenmelerinde bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın, anlayan bir toplum için açıkladığı ölçüleridir. 2/BAKARA-231 Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe emsikûhunne bi ma’rûfin ev serrihûhunne bi ma’rûfma’rûfin, ve lâ tumsikûhunne dırâran li ta’tedû, ve men yef’al zâlike fe kad zaleme nefsehnefsehu, ve lâ tettehızû âyâtillâhi huzuvâhuzuven, vezkurû ni’metallâhi aleykum ve mâ enzele aleykum minel kitâbi vel hikmeti yeızukum bihbihî, vettekûllâhe va’lemû ennallâhe bi kulli şey’in alîmalîmun.Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavüz edip zarar vermek için onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allah’ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah’ın üzerinizdeki nimetini, size öğüt vermek için indirdiği Kitab’ı ve hikmeti hatırlayın. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-232 Ve izâ tallaktumun nisâe fe belagne ecelehunne fe lâ ta’dulûhunne en yenkıhne ezvâcehunne izâ terâdav beynehum bil ma’rûfma’rûfi, zâlike yûazu bihî men kâne minkum yu’minu billâhi vel yevmil âhırâhıri, zâlikum ezkâ lekum ve atheratheru, vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûnta’lemûne.Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme sürelerini bitirdikleri zaman kendi aralarında aklın ve dinin gereklerine uygun olarak güzellikle anlaştıkları takdirde, eşleriyle yeniden evlenmelerine engel olmayın. Bununla içinizden Allah’a ve ahiret gününe iman edenlere öğüt verilmektedir. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. 2/BAKARA-233 Vel vâlidâtu yurdı’ne evlâdehunne havleyni kâmileyni li men erâde en yutimmer radâahradâate, ve alel mevlûdi lehu rızkuhunne ve kisvetuhunne bil ma’rûfma’rûfi, lâ tukellefu nefsun illâ vus’ahâ, lâ tudârra vâlidetun bi veledihâ ve lâ mevlûdun lehu bi veledihî ve alel vârisi mislu zâlikzâlike, fe in erâdâ fısâlen an terâdın min humâ ve teşâvurin fe lâ cunâha aleyhimâ ve in eradtum en testerdıû evlâdekum fe lâ cunâha aleykum izâ sellemtum mâ âteytum bil ma’rûfma’rûfi, vettekullâhe va’lemû ennellâhe bi mâ ta’melûne basîrbasîrun.-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını i-Emzirmeyi tamamlamak isteyenler için- anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların annelerin yiyeceği, giyeceği, örfe uygun olarak babaya aittir. Hiçbir kimseye gücünün üstünde bir yük ve sorumluluk teklif edilmez. -Hiçbir anne ve hiçbir baba çocuğu sebebiyle zarara uğratılmasın- Baba ölmüşse mirasçı da aynı şeyle sorumludur. Eğer anne ve baba kendi aralarında danışıp anlaşarak iki yıl dolmadan çocuğu sütten kesmek isterlerse onlara günah yoktur. Eğer çocuklarınızı bir süt anneye emzirtmek isterseniz örfe uygun olarak vereceğiniz ücreti güzelce ödediğiniz takdirde size bir günah yoktur. Allah’a karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görendir. 2/BAKARA-234 Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcen yeterabbasne bi enfusihinne erbeate eşhurin ve aşrâaşran, fe izâ belagne ecelehunne fe lâ cunâhe aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne bil ma’rûfma’rûfi, vallâhu bi mâ ta’melûne habîrhabîrun.İçinizden ölenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi kendilerine dört ay on gün iddet beklerler. Sürelerini bitirince artık kendileri için meşru olanı yapmalarında size bir günah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 2/BAKARA-235 Ve lâ cunâhe aleykum fîmâ arradtum bihî min hitbetin nisâi ev eknentum fî enfusikum, alimallâhu ennekum se tezkurûnehunne ve lâkin lâ tuvâıdûhunne sirran illâ en tekûlû kavlen ma’rûfâma’rûfen, ve lâ ta’zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblugal kitâbu ecelehecelehu, va’lemû ennallâhe ya’lemu mâ fî enfusikum fahzerûhfahzerûhu, va’lemû ennallâhe gafûrun halîmhalîmun.Vefat iddeti beklemekte olan kadınlara kendileri ile evlenmek istediğinizi üstü kapalı olarak anlatmanızda veya bu isteğinizi içinizde saklamanızda sizin için bir günah yoktur. Allah biliyor ki, siz onlara bunu er geç mutlaka söyleyeceksiniz. Meşru sözler söylemeniz dışında sakın onlarla gizliden gizliye buluşma yönünde sözleşmeyin. Bekleme müddeti bitinceye kadar da nikâh yapmaya kalkışmayın.[65] Şunu da bilin ki, Allah içinizden geçeni hakkıyla bilir. Onun için Allah’a karşı gelmekten sakının ve yine şunu da bilin ki Allah gerçekten çok bağışlayandır, halîmdir. Hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 2/BAKARA- 236 Lâ cunâha aleykum in tallaktumun nisâe mâ lem temessûhunne ev tefridû lehunne farîdâhfarîdâten ve mettiûhunne alel mûsiı kaderuhu ve alel muktiri kaderuhkaderuhu metâan bil ma’rûfma’rûfi, hakkan alel muhsinînmuhsinîne.Kendilerine el sürmeden ya da mehir belirlemeden kadınları boşarsanız size bir günah yoktur. Bu durumda -eli geniş olan gücüne göre, eli dar olan da gücüne göre olmak üzere- onlara, aklın ve dinin gereklerine uygun olarak müt’a verin. Bu, iyilik yapanlar üzerinde bir borçtur. 2/BAKARA-237 Ve in tallaktumûhunne min kabli en temessûhunne ve kadfaradtum lehunne farîdaten fe nısfu mâ faradtum illâen ya’fûne ev ya’fuvellezî bi yedihî ukdetun nikâhnikâhı, ve en ta’fû akrabu lit takvâ ve lâ tensevul fadla beynekum innallâhe bi mâ ta’melûne basîrbasîrun.Eğer onlara mehir tespit eder de kendilerine el sürmeden boşarsanız, tespit ettiğiniz mehrin yarısı onlarındır. Ancak kadının, ya da nikâh bağı elinde bulunanın kocanın, paylarından vazgeçmesi başka. Bununla birlikte ey erkekler, sizin vazgeçmeniz takvaya Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Aranızda iyilik yapmayı da unutmayın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 2/BAKARA-238 Hâfizû alâs salavâti ves salâtil vustâ ve kûmû lillâhi kânitînkânitîne.Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah’a gönülden boyun eğerek namaza durun. 2/BAKARA-239 Fe in hıftum fe ricâlen ev rukbânârukbânen, fe izâ emintum, fezkurûllâhe kemâ allemekum mâ lem tekûnû ta’lemûnta’lemûne.Eğer bir tehlikeden korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın namazı normal vakitlerdeki gibi kılın. 2/BAKARA-240 Vellezîne yuteveffevne minkum ve yezerûne ezvâcâezvâcen, vasıyyeten li ezvâcihim metâan ilel havli gayre ıhrâcıhrâcın, fe in harecne fe lâ cunâha aleykum fî mâ fealne fî enfusihinne min ma’rûfma’rûfin, vallâhu azîzun hakîmhakîmun.İçinizden ölüp geriye dul eşler bırakan erkekler, eşleri için, evden çıkarılmaksızın bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Ama onlar kendiliklerinden çıkarlarsa, artık onların meşru biçimde kendileri ile ilgili olarak işlediklerinden dolayı size bir günah yoktur. Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. 2/BAKARA-241 Ve lil mutallakâti metâun bil ma’rûfma’rûfi hakkan alel muttekînmuttekîne.Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerinin sağlanması onların hakkıdır. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınanlar üzerinde bir borçtur. 2/BAKARA-242 Kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum ta’kılûnta’kılûne.Düşünesiniz diye Allah size âyetlerini böyle açıklamaktadır. 2/BAKARA-243 E lem tera ilellezîne haracû min diyârihim ve hum ulûfun hazaral mevti, fe kâle lehumullâhu mûtû summe ahyâhum innallâhe le zû fadlin alen nâsi ve lâkinne ekseren nâsi lâ yeşkurûnyeşkurûne.Binlerce kişi oldukları hâlde, ölüm korkusuyla yurtlarını terk edenleri görmedin mi? Allah, onlara “ölün" dedi, sonra da onları diriltti. Şüphesiz Allah, insanlara karşı lütuf ve ikram sahibidir. Ama insanların çoğu şükretmezler. 2/BAKARA-244 Ve kâtilû fî sebîlillâhi va’lemû ennallâhe semîun alîmalîmun.Allah yolunda savaşın ve bilin ki, şüphesiz Allah hakkıyla işitendir ve hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-245 Menzellezî yukridullâhe kardan hasenen fe yudâifehu lehû ed’âfen kesîrahkesîraten, vallâhu yakbidu ve yebsutyebsutu ve ileyhi turceûnturceûne.Kimdir Allah’a güzel bir borç verecek o kimse ki, Allah da o borcu kendisine kat kat ödesin. Rızkı Allah daraltır ve genişletir. Ancak O’na döndürüleceksiniz. 2/BAKARA-246 E lem tera ilel melei min benî isrâîle min ba’di mûsâ, iz kâlû li nebiyyin lehumub’as lenâ meliken nukâtil fî sebîlillâhsebîlillâhi, kâle hel aseytum in kutibe aleykumul kıtâlu ellâ tukâtiltukâtilû, kâlû ve mâ lenâ ellâ nukâtile fî sebîlillâhi ve kad uhricnâ min diyârinâ ve ebnâinâ fe lemmâ kutibe aleyhimul kıtâlu tevellev illâ kalîlen minhum vallâhu alîmun biz zâlimînzâlimîne.Mûsâ’dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerini görmedin mi ne yaptılar? Hani, peygamberlerinden birine, “Bize bir hükümdar gönder de Allah yolunda savaşalım" demişlerdi. O, “Ya üzerinize savaş farz kılındığı hâlde, savaşmayacak olursanız?" demişti. Onlar, “Yurdumuzdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz hâlde Allah yolunda niye savaşmayalım" diye cevap vermişlerdi. Ama onlara savaş farz kılınınca içlerinden pek azı hariç, yüz çevirdiler. Allah, zalimleri hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-247 Ve kâle lehum nebiyyuhum innallâhe kad bease lekum tâlûtemelikâmeliken, kâlû ennâ yekûnu lehul mulku aleynâ ve nahnu ehakku bil mulki minhu ve lem yu’te seaten minel mâlmâli, kâle innallâhestafâhu aleykum ve zâdehu bestaten fîl ilmi vel cismcismi, vallâhu yu’tî mulkehu men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun.Peygamberleri onlara, “Allah, size Tâlût’u hükümdar olarak gönderdi" dedi. Onlar, “O bizim üzerimize nasıl hükümdar olabilir? Biz hükümdarlığa ondan daha lâyığız. Ona zenginlik de verilmemiştir" dediler. Peygamberleri şöyle dedi “Şüphesiz Allah, onu sizin üzerinize hükümdar seçti, onun bilgisini ve gücünü artırdı." Allah, mülkünü dilediğine verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-248 Ve kâle lehum nebiyyuhum inne âyete mulkihî en ye’tiyekumut tâbûtu fîhi sekînetun min rabbikum ve bakiyyetun mimmâ terake âlu mûsâ ve âlu hârûne tahmiluhul melâikehmelâiketu, inne fî zâlike le âyeten lekum in kuntum mu’minînmu’minîne.Peygamberleri onlara şöyle dedi “Onun hükümdarlığının alameti, size o sandığın gelmesidir.[68] Onda Rabbinizden bir güven duygusu ve huzur ile Mûsâ ailesinin, Hârûn ailesinin geriye bıraktığından kalıntılar vardır. Onu melekler taşımaktadır. Eğer inanmış kimselerseniz, bunda şüphesiz sizin için kesin bir delil vardır." 2/BAKARA-249 Fe lemmâ fesale tâlûtu bil cunûdi, kâle innallâhe mubtelîkum bi neherneherin, fe men şeribe minhu fe leyse minnî, ve men lem yat’amhu fe innehu minnî illâ menigterafe gurfeten bi yedihyedihî, fe şeribû minhu illâ kalîlen minhum fe lemmâ câvezehu huve vellezîne âmenû meahu, kâlû lâ tâkate lenâl yevme bi câlûte ve cunûdihcunûdihî, kâlellezîne yezunnûne ennehum mulâkûllâhi, kem min fietin kalîletin galebet fieten kesîraten bi iznillâhiznillâhi, vallâhu meas sâbirînsâbirîne.Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka." dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, geride kalanlar “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler ırmağı geçenler ise şu cevabı verdiler “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir." 2/BAKARA-250 Ve lemmâ berazû li câlûte ve cunûdihî kâlû rabbenâ efrig aleynâ sabren ve sebbit ekdâmenâ vensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne. Tâlût’un askerleri Câlût ve askerleriyle karşı karşıya gelince şöyle dediler “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et." 2/BAKARA-251 Fe hezemûhum bi iznillâhi, ve katele dâvudu câlûte ve âtâhullâhul mulke vel hikmete ve allemehu mimmâ yeşâu, ve lev lâ def’ullâhin nâse, bâ’dahum bi ba’din le fesedetil ardu ve lâkinnallâhe zû fadlin alel âlemînâlemîne.Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davud, Câlût’u öldürdü. Allah, ona Davud’a hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. 2/BAKARA-252 Tilke âyâtullâhi netlûhâ aleyke bil hakkhakkı, ve inneke le minel murselînmurselîne.İşte bunlar Allah’ın âyetleridir. Biz onları sana hak olarak okuyoruz. Şüphesiz sen, Allah tarafından gönderilmiş peygamberlerdensin. 2/BAKARA-253 Tilker rusulu faddalnâ ba’dahum alâ ba’dba’din, minhum men kellemallâhu ve rafea ba’dahum derecâtderecâtin, ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhıl kudusrûhıl kudusi, ve lev şâallâhu maktetelellezîne min ba’dihim min ba’di mâ câethumul beyyinâtu ve lâkinihtelefû fe minhum men âmene ve minhum men keferkefere, ve lev şâallâhu maktetelû ve lâkinnallâhe yef’alu mâ yurîdyurîdu.İşte peygamberler! Biz, onların bir kısmını bir kısmına üstün kıldık. İçlerinden, Allah’ın konuştukları vardır. Bir kısmının da derecelerini yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya ise açık deliller verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs Cebrail ile destekledik. Eğer Allah dileseydi, bunların arkasından gelen milletler, kendilerine apaçık deliller geldikten sonra, birbirlerini öldürmezlerdi. Fakat ayrılığa düştüler. Onlardan inananlar da vardı, inkâr edenler de. Yine Allah dileseydi, birbirlerini öldürmezlerdi. Lâkin Allah dilediğini yapar. 2/BAKARA-254 Yâ eyyûhellezîne âmenû enfikû mimmâ razaknâkum min kabli en ye’tiye yevmun lâ bey’un fîhi ve lâ hulletun ve lâ şefâahşefâatun, vel kâfirûne humuz zâlimûnzâlimûne.Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir. 2/BAKARA-255 Allâhu lâ ilâhe illâ huvel hayyul kayyûmkayyûmu, lâ te’huzuhu sinetun ve lâ nevmnevmun, lehu mâ fîs semâvâti ve mâ fil ardardı, menzellezî yeşfeu indehû illâ bi iznihiznihî ya’lemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bi şey’in min ilmihî illâ bi mâ şâe, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ardarda, ve lâ yeûduhu hıfzuhumâ ve huvel aliyyul azîmazîmu.Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh olmayandır. Diridir, kayyumdur. O’nu ne bir uyuklama tutabilir, ne de bir uyku. Göklerdeki her şey, yerdeki her şey O’nundur. İzni olmaksızın O’nun katında şefaatte bulunacak kimdir? O, kulların önlerindekileri ve arkalarındakileri yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. Onlar O’nun ilminden, kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp kuşatmıştır. O, göklere, yere, bütün evrene hükmetmektedir. Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na güç gelmez. O, yücedir, büyüktür. 2/BAKARA-256 Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayygayyi, fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîmalîmun.Dinde zorlama yoktur. Çünkü doğruluk sapıklıktan iyice ayrılmıştır. O hâlde, kim tâğûtu tanımayıp Allah’a inanırsa, kopmak bilmeyen sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-257 Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûrnûri, vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumâtzulumâti, ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Kâfirlerin velileri ise tâğûttur. O da onları aydınlıktan karanlıklara sürükleyip çıkarır. Onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalırlar. 2/BAKARA-258 E lem tera ilellezî hâcce ibrâhîme fî rabbihî en âtâhullâhul mulkmulke, iz kâle ibrâhîmu rabbiyellezî yuhyî ve yumîtu, kâle ene uhyî ve umîtumîtu, kâle ibrâhîmu fe innallâhe ye’tî biş şemsi minel maşrıkı fe’ti bihâ minel magribi fe buhitellezî keferkefere, vallâhu lâ yehdil kavmez zâlimînzâlimîne.Allah, kendisine hükümdarlık verdi diye şımarıp böbürlenerek Rabbi hakkında İbrahim ile tartışanı görmedin mi? Hani İbrahim, “Benim Rabbim diriltir, öldürür." demiş; o da, “Ben de diriltir, öldürürüm" demişti. Bunun üzerine İbrahim, “Şüphesiz Allah güneşi doğudan getirir, sen de onu batıdan getir" deyince, kâfir şaşırıp kaldı. Zaten Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. 2/BAKARA-259 Ev kellezî merra alâ karyetin ve hiye hâviyetun alâ urûşihâ, kâle ennâ yuhyî hâzihillâhu ba’de mevtihâ, fe emâtehullâhu miete âmin summe beasehbeasehu, kâle kem lebistlebiste, kâle lebistu yevme ev ba’da yevmyevmin, kâle bel lebiste miete âmin fenzur ilâ taâmike ve şerâbike lem yetesenneh, venzur ilâ hımârike ve li nec’aleke âyeten lin nâsi venzur ilâl izâmi keyfe nunşizuhâ summe neksûhâ lahmâlahmen, fe lemmâ tebeyyene lehu, kâle a’lemu ennallâhe alâ kulli şey’in kadîrkadîrun.Yahut altı üstüne gelmiş ıpıssız duran bir şehre uğrayan kimseyi görmedin mi? O, “Allah, burayı ölümünden sonra nasıl diriltecek acaba?" demişti. Bunun üzerine, Allah onu öldürüp yüzyıl ölü bıraktı, sonra diriltti ve ona sordu “Ne kadar ölü kaldın?" O, “Bir gün veya bir günden daha az kaldım" diye cevap verdi. Allah, şöyle dedi “Hayır, yüz sene kaldın. Böyle iken yiyeceğine ve içeceğine bak, henüz bozulmamış. Bir de eşeğine bak! Böyle yapmamız seni insanlara ibret belgesi kılmamız içindir. Eşeğin kemiklerine de bak, nasıl onları bir araya getiriyor, sonra onlara nasıl et giydiriyoruz?" Kendisine bütün bunlar apaçık belli olunca, şöyle dedi “Şimdi, biliyorum ki; şüphesiz Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter." 2/BAKARA-260 Ve iz kâle ibrâhîmu rabbî erinî keyfe tuhyil mevtâ kâle e ve lem tu’min kâle belâ ve lâkin li yatmainne kalbî kâle fe huz erbeaten minet tayri fe surhunne ileyke summec’al alâ kulli cebelin minhunne cuz’en summed’uhunne ye’tîneke sa’yâsa’yen, va’lem ennallâhe azîzun hakîmhakîmun.Hani İbrahim, “Rabbim! Bana ölüleri nasıl dirilttiğini göster" demişti. Allah ona “İnanmıyor musun?" deyince, “Hayır inandım ancak kalbimin tatmin olması için" demişti. “Öyleyse, dört kuş tut. Onları kendine alıştır. Sonra onları parçalayıp her bir parçasını bir dağın üzerine bırak. Sonra da onları çağır. Sana uçarak gelirler. Bil ki, şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir." 2/BAKARA-261 Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbehhabbetin, vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîmalîmun.Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-262 Ellezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi summe lâ yutbiûne mâ enfekû mennen ve lâ ezen lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne.Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden bunları başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. 2/BAKARA-263 Kavlun ma’rûfun ve magfiretun, hayrun min sadakatin yetbeuhâ ezâezen, vallâhu ganiyyun halîmhalîmun.Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden gönül kırma gelen bir sadakadan daha hayırlıdır. Allah, her bakımdan sınırsız zengindir, halîmdir hemen cezalandırmaz, mühlet verir. 2/BAKARA-264 Yâ eyyuhâllezîne âmenû lâ tubtılû sadakâtikum bil menni vel ezâ, kellezî yunfiku mâlehu riâen nâsi ve lâ yu’minu billâhi vel yevmil âhırâhıri, fe meseluhu ke meseli safvânin aleyhi turâbun fe esâbehu vâbilun fe terakehu saldâsalden, lâ yakdirûne alâ şey’in mimmâ kesebû vallâhu lâ yehdîl kavmel kâfirînkâfirîne.Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez. 2/BAKARA-265 Ve meselullezîne yunfikûne emvâlehumubtigâe mardâtillâhi ve tesbîten min enfusihim ke meseli cennetin bi rabvetin esâbehâ vâbilun fe âtet ukulehâ dı’feyndı’feyni, fe in lem yusıbhâ vâbilun fe talltallun, vallâhu bimâ ta’melûne basîrbasîrun.Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. 2/BAKARA-266 E yeveddu ehadukum en tekûne lehu cennetun min nahîlin ve a’nâbin tecrî min tahtihel enhâru, lehû fîhâ min kullis semarâti ve esâbehul kiberu ve lehu zurriyyetun duafâu fe esâbehâ ı’sârun fîhi nârun fahterakat kezâlike yubeyyinullâhu lekumul âyâti leallekum tetefekkerûntetefekkerûne.Herhangi biriniz ister mi ki, içerisinde her türlü meyveye sahip bulunduğu, içinden ırmaklar akan, hurma ve üzüm ağaçlarından oluşan bir bahçesi olsun; himayeye muhtaç çocukları var iken ihtiyarlık gelip kendisine çatsın; derken bağı ateşli yıldırımlı bir kasırga vursun da orası yanıversin? Allah, düşünesiniz diye size âyetlerini böyle açıklıyor. 2/BAKARA-267 Yâ eyyuhâllezîne âmenû enfikû min tayyibâti mâ kesebtum ve mimmâ ahracnâ lekum minel ardardı, ve lâ teyemmemûl habîse minhu tunfikûne ve lestum bi âhızîhı illâ en tugmidû fîhfîhî, va’lemû ennallâhe ganiyyun hamîdhamîdun.Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve yerden sizin için çıkardıklarımızdan Allah yolunda harcayın. Kendinizin göz yummadan alıcısı olmayacağınız bayağı şeyleri vermeye kalkışmayın ve bilin ki Allah, her bakımdan zengindir, övülmeye lâyıktır. 2/BAKARA-268 Eş şeytânu yeidukumul fakra ve ye’murukumbil fahşâi vallâhu yeidukum magfireten minhuve fadlâfadlan, vallâhu vâsiun alîmalîmun.Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size, çirkinliği ve hayâsızlığı emreder. Allah ise size kendi katından mağfiret ve bol nimet va’dediyor. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-269 Yu’til hikmete men yeşâu, ve men yu’tel hikmete fe kad ûtiye hayran kesîrâkesîren, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâbelbâbi.Allah, hikmeti dilediğine verir. Kime hikmet verilmişse, şüphesiz ona çokça hayır verilmiş demektir. Bunu ancak akıl sahipleri anlar. 2/BAKARA-270 Ve mâ enfaktum min nafakatin ev nezertum min nezrin fe innallâhe ya’lemuhya’lemuhu, ve mâ liz zâlimîne min ensârensârın.Allah yolunda her ne harcar veya her ne adarsanız, şüphesiz Allah onu bilir. Zulmedenlerin yardımcıları yoktur. 2/BAKARA-271 İn tubdûs sadakâti fe niimmâ hiyhiye, ve in tuhfûhâ ve tu’tûhâl fukarâe fe huve hayrun lekum ve yukeffiru ankum min seyyiâtikum vallâhu bi mâ ta’melûne habîrhabîrun.Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da keffaret olur. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. 2/BAKARA-272 Leyse aleyke hudâhum ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâu, ve mâ tunfikû min hayrin fe li enfusikum, ve mâ tunfikûne illebtigâe vechillâhvechillâhi, ve mâ tunfikû min hayrin yuveffe ileykum ve entum lâ tuzlemûntuzlemûne.Onları hidayete erdirmek sana ait değildir. Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Hayır olarak ne harcarsanız, kendiniz içindir. Zaten siz ancak Allah’ın rızasını kazanmak için harcarsınız. Hayır olarak her ne harcarsanız -hiç hakkınız yenmeden- karşılığı size tastamam ödenir. 2/BAKARA-273 Lil fukarâillezîne uhsirû fî sebîlillâhi lâ yestatîûne darben fîl ardı, yahsebuhumul câhilu agniyâe minet teaffufteaffufi, ta’rifuhum bi sîmâhum, lâ yes’elûnen nâse ilhâfâilhâfen, ve mâ tunfikû min hayrin fe innallâhe bihî alîmalîmun.Sadakalar kendilerini Allah yoluna adayan, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirler içindir. İffetlerinden dolayı dilenmedikleri için, bilmeyen onları zengin sanır. Sen onları yüzlerinden tanırsın. İnsanlardan arsızca bir şey istemezler. Siz hayır olarak ne verirseniz, şüphesiz Allah onu bilir. 2/BAKARA-274 Ellezîne yunfikûne emvâlehum bil leyli ven nehâri sirran ve alâniyeten fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne.Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir. 2/BAKARA-275 Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel messmessi, zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selefselefe, ve emruhû ilâllâhilâllâhi, ve men âde fe ulâike ashâbun nârnâri, hum fîhâ hâlidûnhâlidûne.Faiz yiyenler, ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de faiz gibidir" demelerinden dolayıdır. Oysa Allah, alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır. Bundan böyle kime Rabbinden bir öğüt gelir de o öğüte uyarak faizden vazgeçerse, artık önceden aldığı onun olur. Durumu da Allah’a kalmıştır. Allah, onu affeder. Kim tekrar faize dönerse, işte onlar cehennemliklerdir. Orada ebedî kalacaklardır. 2/BAKARA-276 Yemhakullâhur ribâ ve yurbîs sadakâtsadakâti, vallâhu lâ yuhıbbu kulle keffârin esîmesîmin.Allah, faiz malını mahveder, sadakaları ise artırır bereketlendirir. Allah, hiçbir günahkâr nankörü sevmez. 2/BAKARA-277 İnnellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti ve ekâmûs salâte ve âtevûz zekâte lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûnyahzenûne.Şüphesiz iman edip salih ameller işleyen, namazı dosdoğru kılan ve zekâtı verenlerin mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olmayacaklardır. 2/BAKARA-278 Yâ eyyuhâllezîne âmenûttekûllâhe ve zerû mâ bakiye miner ribâ in kuntum mu’minînmu’minîne.Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakının ve eğer gerçekten iman etmiş kimselerseniz, faizden geriye kalanı bırakın. 2/BAKARA-279 Fe in lem tef’alû fe’zenû bi harbin minallâhi ve resûlihresûlihî, ve in tubtum fe lekum ruûsu emvâlikum, lâ tazlimûne ve lâ tuzlemûntuzlemûne.Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Resûlüyle savaşa girdiğinizi bilin. Eğer tövbe edecek olursanız, anaparalarınız sizindir. Böylece siz ne başkalarına haksızlık etmiş olursunuz, ne de başkaları size haksızlık etmiş olur. 2/BAKARA-280 Ve in kâne zû usratin fe naziratun ilâ meyserehmeyseretin ve en tesaddekû hayrun lekum in kuntum ta’lemûnta’lemûne.Eğer borçlu darlık içindeyse, ona eli genişleyinceye kadar mühlet verin. Eğer bilirseniz, borcu sadaka olarak bağışlamanız, sizin için daha hayırlıdır. 2/BAKARA-281 Vettekû yevmen turceûne fîhî ilâllâhi summe tuveffâ kullu nefsin mâ kesebet ve hum lâ yuzlemûnyuzlemûne.Öyle bir günden sakının ki, o gün hepiniz Allah’a döndürülüp götürüleceksiniz. Sonra herkese kazandığı amellerin karşılığı verilecek ve onlara asla haksızlık yapılmayacaktır. 2/BAKARA-282 Yâ eyyuhâllezîne âmenû izâ tedâyentum bi deynin ilâ ecelin musemmen fektubûhfektubûhu, velyektub beynekum kâtibun bil adladli, ve lâ ye’be kâtibun en yektube kemâ allemehullâhu felyektub, velyumlilillezî aleyhil hakku velyettekıllâhe rabbehû ve lâ yebhas minhu şey’âşey’en, fe in kânellezî aleyhil hakku sefîhan ev daîfen ev lâ yestatîu en yumille huve felyumlil veliyyuhu bil adladli, vesteşhidû şehîdeyni min ricâlikum, fe in lem yekûnâ raculeyni fe raculun vemraetâni mimmen terdavne mineş şuhedâi en tedılle ıhdâhumâ fe tuzekkire ıhdâhumâl uhrâ ve lâ ye’beş şuhedâu izâ mâ duû, ve lâ tes’emû en tektubûhu sagîran ev kebîran ilâ ecelihecelihî, zâlikum aksatu indallâhi ve akvemu liş şehâdeti ve ednâ ellâ tertâbû illâ en tekûne ticâreten hâdıraten tudîrûnehâ beynekum fe leyse aleykum cunâhun ellâ tektubûhâ ve eşhidû izâ tebâya’tum, ve lâ yudârra kâtibun ve lâ şehîdşehîdun, ve in tef’alû fe innehu fusûkun bikum, vettekûllâhvettekûllâhe, ve yuallimukumullâhyuallimukumullâhu, vallâhu bi kulli şey’in alîmalîmun.Ey iman edenler! Belli bir süre için birbirinize borçlandığınız zaman bunu yazın. Aranızda bir yazıcı adaletle yazsın. Yazıcı, Allah’ın kendisine öğrettiği şekilde yazmaktan kaçınmasın, her şeyi olduğu gibi dosdoğru yazsın. Üzerinde hak olan borçlu da yazdırsın ve Rabbi olan Allah’tan korkup sakınsın da borçtan hiçbir şeyi eksik etmesin hepsini tam yazdırsın. Eğer borçlu, aklı ermeyen, veya zayıf bir kimse ise, ya da yazdıramıyorsa, velisi adaletle yazdırsın. Bu işleme şahitliklerine güvendiğiniz iki erkeği; eğer iki erkek olmazsa, bir erkek ve iki kadını şahit tutun. Bu, onlardan biri unutacak olursa, diğerinin ona hatırlatması içindir. Şahitler çağırıldıkları zaman gelmekten kaçınmasınlar. Az olsun, çok olsun, borcu süresine kadar yazmaktan usanmayın. Bu, Allah katında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemeniz için daha elverişlidir. Yalnız, aranızda hemen alıp verdiğiniz peşin ticaret olursa, onu yazmamanızdan ötürü üzerinize bir günah yoktur. Alışveriş yaptığınız zaman da şahit tutun. Yazana da, şahide de bir zarar verilmesin. Eğer aksini yaparsanız, bu sizin için günahkârca bir davranış olur. Allah’a karşı gelmekten sakının. Allah, size öğretiyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-283 Ve in kuntum alâ seferin ve lem tecidû kâtiben fe rihânun makbûdahmakbûdatun, fe in emine ba’dukum ba’dan felyueddillezî’tumine emânetehu velyettekıllâhe rabbehrabbehu, ve lâ tektumûş şehâdehşehâdete, ve men yektumhâ fe innehû âsimun kalbuhkalbuhu, vallâhu bi mâ ta’melûne alîmalîmun.Eğer yolculukta olur da bir yazıcı bulamazsanız, o zaman alınmış rehinler yeterlidir. Eğer birbirinize güvenirseniz kendisine güvenilen kimse emanetini borcunu ödesin ve Rabbi Allah’tan sakınsın. Bir de şahitliği gizlemeyin. Kim şahitliği gizlerse, şüphesiz onun kalbi günahkârdır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla bilendir. 2/BAKARA-284 Lillâhi mâ fîs semâvâti ve mâ fîl ardardı, ve in tubdû mâ fî enfusikum ev tuhfûhu yuhâsibkum bihillâhbihillâhu, fe yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâu, vallâhu alâ kulli şey’in kadîrkadîrun.Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah’ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah’ın gücü her şeye hakkıyla yeter. 2/BAKARA-285 Âmener resûlu bimâ unzile ileyhi min rabbihî vel mu’minûnmu’minûne, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihrusulihî, lâ nuferriku beyne ehadin min rusulihrusulihî, ve kâlû semi’nâ ve ata’nâ gufrâneke rabbenâ ve ileykel masîrmasîru.Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, mü’minler de iman ettiler. Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler “Onun peygamberlerinden hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz." Şöyle de dediler “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır." 2/BAKARA-286 Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bihbihî, va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirînkâfirîne.Allah, bir kimseyi ancak gücünün yettiği şeyle yükümlü kılar. Onun kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. Şöyle diyerek dua ediniz “Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
❬ Önceki Sonraki ❭ وَأَنفِقُوا۟ فِى سَبِيلِ ٱللَّهِ وَلَا تُلْقُوا۟ بِأَيْدِيكُمْ إِلَى ٱلتَّهْلُكَةِ ۛ وَأَحْسِنُوٓا۟ ۛ إِنَّ ٱللَّهَ يُحِبُّ ٱلْمُحْسِنِينَ Diyanet Vakfı Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever.
bakara suresi 195 ayet okunuşu