İnsülinRezistans İndeksi (HOMA-IR) testi yaptırdım. Sonuçlar aşağıdaki gibi, ne şekilde yorumlarsınız ? Biyokimya Sonuç Referans Değer Glukoz 102 70 – 100 Hormon Sonuç Referans Değer İnsülin Rezistans İndeksi (HOMA-IR) 3.613 0.744 – 2.259, İnsülin 14.36 3 – 28 μU/mL yorumlar mısınız? Tahlil.com Cevabı Sonuçlarınıza göre, İnsülin direnciniz var
patosteatozsaptanan ve insülin direnci olan 80 hasta alındı. HOMA-IR (Homeostasis Model Assesment-Insulin resistance) düzeyi 2,7 ve üzerinde olan değerler insülin dirençli olarak kabul edildi ve bu hastalarda anti-HBc IgG bakıldı. Anti-HBc IgG düzeyi ELISA (Enyzme Linked İmmuno Sorbent Assay) yöntemi ile çalışıldı.
HOMA* “homeostatic model assessment” AKŞ – hepatik glükoz kullanımı Açlık insülin – insülin duyarlılığı / sekresyonu / klerensi AKŞ / insülin Kalitatif insulin sensitivite indeksi • OGTT KŞ & insülin** *HOMA > 2.7 IR = açlık insülini (µu/ml) x açlık plazma glukozu (mg/dl) / 405]
Sabahsaatlerinde 10 – 12 saatlik açlıktan sonra alınan kan örneğinde glukoz ve insülin testleri çalışılarak HOMA – IR indeksi hesaplanır. İnsülin direnci olan hastalarda vücut, açlık kan şekerini normal aralıkta tutabilmek için yükselir. Bu durum HOMA – IR indeksinin yüksek çıkmasına sebep olur (Referans aralık
26.03.2013 · Yani insülin direnci hesaplama formülü şu şekildedir: HOMA-IR=Açlık Glikoz (mmol/l) x Açlık insülin (mU/I) /22,5. HOMA skoru ≥ 2,5 olan hastaların iinsülin direnci pozitiftir. Yani bu ve bu değer üstünde insülin direnci olanlar insülin direncine sahip bireylerdir.
cash. Oluşturulma Tarihi Ağustos 10, 2018 1203İnsülin direnci önemli bir sorundur, fakat bir hastalık değildir. İnsülin direnci yüksek kişilerin diyabet hastalığına yakalanma riski de oldukça yüksektir. Bu soru, metabolik sendrom ile ilişkili bulgularla kendisini göstermektedir. Peki, insülin direnci tam olarak nedir?İnsülin insan vücudunda glukoz dediğimiz temel enerji kaynağını hücre içine sokan ve büyüme dahil bir çok sürecin üzerine etkileri olan bir pankreas hormonudur. Bu etkisini hücrelerin üstünde yer alan reseptör denilen belli anahtarkilit yapısındaki almaçlara bağlanarak gerçekleştirir. Sağlıklı kişilerde pankreas bezi o an kandaki şeker miktarına uygun oranda insülin salgılamaktadır. İnsülin direnci rezistansı; günümüzde halk arasında da artık bu ismi ile anılan, çoğu zaman polikliniklere Su içsem yarıyor’ , Diyet yapsam da kilo veremiyorum’ şeklinde şikayetler ile hastaların başvurmasına neden olan ve kişinin kendi vücudundan salgılanmakta olan ya da insülin tedavisi alan şeker hastalarında Tip 2 DM kan şekerini kontrol etmek için gerekli olan insülinden daha fazla insüline ihtiyaç duyulmasına neden olan duyarsızlık direnci tablosu geliştiğinde kas,karaciğer ve yağ dokusu mevcut salgılanan insüline yeterli yanıt veremediği için kan glukozu hücre içine yeterli oranda giremediği için daha çok insüline ihtiyaç duyulur. İnsülin direnci; insülin rezistans sendromu, tip 2 diyabet ve bozulmuş glukoz toleransı, obezite, stress, enfeksiyon tabloları, kortizon kullanımı, gebelik, polikistik over hastalığı, hipertansiyon, hiperlipidemi kolestrol yüksekliği gibi birden fazla klinik duruma eşlik edebilen bir İnsülin direnci vücutta salgılanan insülin miktarının glukozu hücre içine sokmakta yetersiz kalması tablosu olması nedeniyle mevcut hastalığa sahip kişiler insülinin etki ettiği tüm sistemlerle alakalı şikayetlere sahip olabilirler. Glukoz metabolizmasının bozulmasına bağlı olarak bu kişilerde diyabet hastalığı gelişebilir ya da kan şekeri kontrolü bozulması sonucunda ağır bir yemek sonrasında ağırlık hissi ve uyku hali oluşması, yemekten özellikle 2 ila 3 saat sonra kan şekerinin düşmesine bağlı olarak el ve ayaklarda titreme hissi, sık tatlı yeme ihtiyacı, kilo alımının diyet yapılmasına rağmen kontrol edilememesi, bel çevresinin giderek genişlemesi, akantozis nigrikans denilen ciltte özellikle koltuk altında ve ensede koyu renkte değişiklikler, kadınlarda kıllanma artışı-kısırlık-adet düzensizlikleri, karaciğerde yağlanma bulgusu ve aşırı yorgunluk gibi şikayetlerin oluşması gözlenebilir. Özellikle kilo fazlalığı olan ve yukarıda belirtilen şikayetlerin birden fazlasına sahip olan bireylerin insülin direnci konusunda ilgili hekimlere başvurarak gerekli tetkiklerin yapılması konusunda süreçleri başlatması İnsülin direncine sahip bireylerin kendilerinde fark edebilecekleri bulgular başlıca geçmiş dönemlerde yaygın olarak tanımlanmış olan metabolik sendrom ile ilişkili bulgulardan oluşmaktadır. Tip 2 Diyabet tanısı olup giderek kilo almakta olan ve insülin tedavisinde giderek doz arttırılmasına ihtiyaç duyan bireylerin, bel çevresinin her geçen gün arttığını fark eden bireylerin, tansiyon problemi yokken kilo ve tansiyon problemi gelişen ya da mevcut tansiyon probleminin kontrolünün bozulması gerçekleşen bireylerin, diyet uygulamasına rağmen hedef kilosuna erişemeyen ya da kilo vermekte güçlük çeken bireylerin mevcut bulguları fark etmeleri durumunda hekimlerine insülin direncişüphesi ile başvurması İçin Neler Yapılmalıdırİnsülin direnci tanısı yukarı tanımlanan bulgulara sahip bireylerin bu konuda deneyim kazanmış hekimler tarafından bazı tetkiklerinin yapılması ile konulabilmektedir. Yukarıda belirtilen şikayetler ile başvuran diyabet tanısı olmayan, tansiyonu normal ve kilo fazlalığı olan bireylerde kan tahlilleri ile bakılan trigliserid düzeyi, trigliseridin iyi kolestrol olarak bilinen HDL’ye oranı ve açlık insülin düzeyi miktarı laboratuvar yöntemleri olarak insülin direnci saptanmasında kullanılmaktadır. Birden fazla yapılan çalışma doğrultusunda günümüzde tam teşekküllü bir çok laboratuvarda bakılabilmekte olan HOMA-IR isimli tetkik sayesinde bireylerin insülin direnci tablosu hakkında klinisyenler bilgi sahibi olabilmektedir. Benzer şekilde insülin direncine sahip olan bireylerin hesaplanan VKİ vücut kitle indeksi , bel çevresi ölçümleri sayesinde klinikte tanısal süreçte insülin direnci varlığı hakkında bilgi sahibi oluna İçin Neler Yapılmalıdır İnsülin direnci tablosu geçmiş dönemde metabolik sendrom olarak adlandırılan tablonun daha iyi tanımlanmış bir kavramı olması nedeniyle tedavide de ana hedef yaşam stili değişikliği, hipertansiyon, glukoz metabolizması bozukluğu ve lipid metabolizması bozukluklarının giderilmesi tarzı değişikliği olarak mevcut hastalığa sahip bireylerin diyetisyen görüşü alınması ile birlikte tıbbi beslenme programlarına alınması gerekmektedir. Bu bireylerin hekimlerinin onaylarını aldıktan sonra haftada en az 4 gün tempolu bir şekilde 30 dakika yürüyüş benzeri egzersizleri yapması ve diyetisyenin planlaması doğrultusunda beslenme alışkanlıklarını değiştirmesi gerekmektedir. Eşlik eden hipertansiyon, glukoz metabolizma bozukluğu ve lipidi metabolizma bozukluğu gibi diğer bulguları olan bireylerin mevcut eşlik eden durumlara yönelik uygun tedavilerini alması gerekmektedir. Bu bireylerin tansiyon takiplerini gerçekleştirerek tansiyon değerlerini 140/90mmHg değerinin altında tutabilmek amacıyla yaşam tarzı değişikliklerinin yanı sıra bir hekime başvurarak antihipertansif tedavi almaları söz konusu olabilir. Özellikle insülin direnci olan bireylerde gelecek dönemde tip 2 diyabet gelişme riski artması nedeniyle başvurdukları hekim tarafından uygun görülmesi durumunda bu bireylere hem direncin azalması hem de gelişmekte olan kan şekeri kontrol bozukluğunun giderilmesi amacıyla çeşitli hap şeklinde kan şekeri düşürücü tedaviler başlanabilmektedir. İnsülin direnci tanısı alan ve bu nedenle tedavi başlanan kişilerin 3 ay aralıklarla hem muayene hem de kan tahlillerinin yapılabilmesi amacıyla konu hakkında deneyimli olan hekimlere başvurması ve takipte kalması Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdirİnsülin direnci tedavisi kişilerin ömür boyu devam etmesi gereken bir tedavi olup tedavinin birincil basamağını farkındalık ve yaşam değişikliği oluşturmaktadır. Tedavi uyumu ve düzenli takipler sayesinde bazı koşullarda hap tedavilerini bırakabilen hastalar olmakla birlikte genel olarak başlanmış olan tedaviler ömür boyu devam etmektedir. Bu nedenle insülin direncine sahip bireylerin hastalık hakkında iyi bir bilgiye sahip olmaları, kilo kontrolünü ve egzersizi iyi öğrenmiş olmaları, kullanmakta oldukları ilaçların etki ve yan etki mekanizmalarını sağlık çalışanlarından detaylı bir şekilde öğrenmiş olmaları gerekmektedir. Hastalığa sahip olan kişilerin hastalık ile ilişkili şikayetleri ve kendilerinde saptayabilecekleri bulguları öğrenmiş olup bu konuda benzer hastalığın gözlenebileceği yakın derece akrabalarını bilgilendirmeleri önem taşımaktadır.
Standart diyet SD uygulanan grup, yüksek yağlı diyet YYD uygulanan grup, yüksek yağlı diyete ek olarak son 4 hafta SME verilen grup YYD+4 hafta SME ve yüksek yağlı diyete ek olarak 11 hafta boyunca SME verilen YYD+11 hafta SME grupların glukoz, insülin ve HOMA-IR değerleri Ortalama±Standart Sapma değerleri ve Bonferrroni düzeltmeli Mann-Whitney U testi sonuçlarıçizelge verilmiştir. 0 1 2 3 4 5 6 7 8 hsCRP mg/dL 45 Çizelge Ratların serum glukoz, insülin ve HOMA-IR seviyesi Ortalama±Standart Sapma değerleri ve Bonferroli düzeltmeli Mann-Whitney U testi sonuçları Grup 1 SD Grup 2 YYD Grup 3 YYD+4 hafta SME Grup 4 YYD+11 hafta SME P Glukoz mg/dl 140,11±37,45 279,87±44,88 246,5±92,86 281,5±33,56 1-3 için p=0,001 1-4 için p=0,001 İnsülin ng/ml 20,04±2,68 30,82±2,61 21,77±2,26 20,01±3,12 1-2 için p=0,001 2-3içinp=0,0001 2-4 için p=0,001 HOMA-IR İnsülin x Glukoz/22,5 1,67±0,44 4,85±0,85 2,83±0,72 2,96±0,83 1-2 için p=0,001 2-3 için p=0,002 2-4 için p=0,006 SD; standart diyet verilen grup, YYD; yüksek yağlı diyet verilen grup, YYD+4 hafta SME; yüksek yağlı diyete ek olarak son 4 hafta SME verilen grup, YYD+11 hafta SME; yüksek yağlı diyete ek olarak 11 hafta boyunca SME verilen grup. Yapılan Kruskal Wallis testi sonucuna göre serum glukoz değerleri açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık vardır p=0,001. SD grubunun glukoz değerleri diğer üç gruba göre anlamlı düzeyde düşüktür. Yapılan Kruskal Wallis testi sonucuna göre serum insülin değerleri açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık vardır p=0,001. YYD grubunun insülin değerleri diğer üç gruba göre anlamlı düzeyde yüksektir. Yapılan Kruskal Wallis testi sonucuna göre HOMA-IR değerleri açısından gruplar arasında anlamlı farklılık vardır p=0,001. YYD grubunun HOMA-IR değerleri diğer üç gruba göre anlamlı düzeyde yüksektir. 46 Grafik Grupların HOMA-IR değerleri. SD; standart diyet verilen grup, YYD; yüksek yağlı diyet verilen grup, YYD+4 hafta SME; yüksek yağlı diyete ek olarak son 4 hafta SME verilen grup, YYD+11 hafta SME; yüksek yağlı diyete ek olarak 11 hafta boyunca SME verilen grup. Grafik Grupların insülin değerleri SD; standart diyet verilen grup, YYD; yüksek yağlı diyet verilen grup, YYD+4 hafta SME; yüksek yağlı diyete ek olarak son 4 hafta SME verilen grup, YYD+11 hafta SME; yüksek yağlı diyete ek olarak 11 hafta boyunca SME verilen grup. 0 1 2 3 4 5 6 HOMA-IR mmol/L x mU/L SD YYD YYD+4 hafta SME YYD+11 hafta SME 0 5 10 15 20 25 30 35 40 İnsülin ng/ml 47 Karaciğer Patolojisinin Bulguları Yağdan zengin diyet grubunda karaciğer hücrelerinde makro veziküler yağlanma % 4-5 izlenmektedir x200. Bu yağlanmanın dışında karaciğerde harabiyet gözlenmemiştir. Silybum marianum ekstresi uygulanan gruplarda yağlanma görülmemektedir Şekil ve Şekil Yüksek yağlı diyet grubunun HE x200 preparatı. 48 5. TARTIŞMA Deneysel hayvan çalışmalarında çeşitli obezite modelleri literatürde yer almaktadır. Biz çalışmamızda Terra ve arkadaşlarının 2010 çalışmasındaki obezite modelinden yararlandık. Seçtiğimiz bu modelde karaciğer hücre hasarı olmaksızın non-alkolik yağlanma sağlanması önemli olup bu yağlanma üzerine SME uygulamasının etkileri ortaya konulmuştur. Çalışmamızda deney hayvanlarına 11 hafta 100 gram standart rat diyetine 25 gram hayvansal bir yağ türü olan domuz yağı ekleyerek oluşturduğumuz toplam enerjinin % 54’ü yağdan sağlanan bir diyet uyguladık. Literatürdeki farklı hayvan obezite çalışmalarına baktığımızda; 2003 yılında Woods ve arkadaşları 75 gün enerjinin % 45’i yağdan sağlanacak şekilde tereyağı eklenmiş diyetle leptin seviyesinin standart diyet grubuna göre % 66 oranında artış, serum insülinde % 35 oranında artış ve kiloda % 10 oranında artış görmüşlerdir. Briaund ve arkadaşları 2002 yılında 42 gün enerjinin % 58’i yağdan sağlanacak şekilde domuz yağı eklenmiş diyetle serum glukoz seviyesinde ve vücut ağırlığında %10 artış, serum trigiserit seviyesinde % 90 artış görmüşlerdir. ABD’de 2004 yılında Lieber ve arkadaşları 3 hafta % 70 yağlı diyet verilen ratlarda karaciğer enzimlerinde yükselme ve nonalkolik yağlanma geliştiğini ortaya koymuşlardır. İtalya’da 2008 yılında Mattace Raso ve arkadaşları 4 hafta % 71 yağlı diyet verilen ratlarda karaciğer enzimlerinde yükselme ve nonalkolik yağlanma geliştiğini ortaya koymuşlardır. Çalışma konumuza yakın olduğunu düşündüğümüz çeşitli literatürler ve bu literatürlerin bizim çalışmamızla benzerlik ve farlılıkları aşağıda yer almaktadır. ABD de ulusal çevre sağlık bilimleri enstitüsü tarafından yapılan bir çalışmada 10’ar ratlık ve 10’ar farelik dişi ve erkek gruplarına 260, 525, 1050, 2180, ve 4500 mg/kg/günlük SME 3 ay ve 2 yıl boyunca verilmiştir. 3 aylık çalışmanın ratlardaki bazı sonuçları şöyledir; deney grupları ile kontrol gruplarının yedikleri yiyecek miktarı aynıdır, aldıkları kilo bakımından deney grubu %10 daha az kilo almıştır. Hiç ölen rat olmamıştır. SME kaynaklı hiçbir histopatolojik lezyona rastlanmamıştır. 2 yıllık çalışmanın ratlardaki bazı sonuçları şöyledir; gıda tüketme miktarı ve kilo alım miktarı deney ve kontrol gruplarında aynıdır. 4550 mg/kg SME verilen erkeklerde 49 safra kanalında oluşan hiperplazi ve karışık inflamatuar hücre inflamasyonu anlamlı oranda düşmüştür. Ayrıca 2 yıllık çalışmalarda farelerde daha az kilo almaya sebep olmuştur Dunnick ve ark 2011. Haddah ve arkadaşları 12 hafta boyunca yüksek yağlı sıvı diyet ile nonalkolik steatohepatit oluşturmayı hedefledikleri ratlarda 200 mg/kg gün dozda silibinin SME’sinin etken maddesi olan Silymarinde en fazla miktarda bulunan bileşik+fosfatidilkolin kompleksinin etkilerine bakmışlardır. Ratlarda silibinin verilen grubun son kilosu kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde düşmüştür, fakat aynı çalışmada YYD grubuna göre silibinin grubunda son kiloda düşme olmakla birlikte anlamlı değildir. Aynı zamanda silibinin ekstresinin ratlarda TK seviyesini düşürdüğü fakat anlamlı bir fark olmamasına rağmen LDL-K seviyesinde anlamlı bir düşmeye sebep olduğu görülmüştür Haddah ve ark 2009. Silibinin adipogenez üzerine etkisinin araştırıldığı bir hücre kültürü çalışmasında silibinin tedavisinin 3T3-L1 hücrelerinin adipositlere farklılaşmasını baskıladığını oil kırmızı O ve trigliserit assay sonuçları ile görülmüştür. Ayrıca RT- PCR analizlarinin sonuçlarına göre silibinin C/EBPs, yağ asiti sentaz, SREBP-1c, A- FABP, PPAR-α, lipoprotein lipase gibi adipogenezle ilgili genlerin ekspresyonlarını düşürürken preadiposit faktör-1 ve preadiposit işaretleyici gen ekspresyonlarını artırmıştır. Son olarak adiposit farklılaşmasının erken fazlarında silibinin uygulanmasının insig-1 ve insig-2 upregülasyonu ile adiposit farklılaşmasını baskıladığı görülmüştür Sun-o ve ark. 2009. Skottova ve arkadaşları 2003 kolesterolden zengin diyetle beslenen ratlarda diyete %1 oranında eklenen silymarinin polifenolik fraksiyonunun kan lipitlerinin üzerine etkilerine bakmışlardır. Bu amaçla bir grup ratı domuz yağıyla doymuş ve tekli doymamış yağ asitlerinden zengin bir grubu Frenk üzümü yağı çoklu doymamış yağ asitlerinden zengin ile 3 hafta boyunca beslemişlerdir. Polimerize olmuş polifenoller iki grupta da VLDL-K’ü düşürmüş ve HDL-K/VLDL-K oranını yükseltmiş bu sırada LDL-K ve TK’de fark yaratmamışlardır. Ayrıca domuz yağı içeren diyetle beslenen ratlarda karaciğer triaçilgliserol içeriğini düşürmüştür. Çalışma sonunda silymarinin polifenolik fraksiyonunun lipoprotein profilini olumlu yönde etkilediği sonucuna varılmıştır. 50 Sobolova ve arkadaşları 2006 yüksek kolesterol içeren diyetle beslenen ratlarda silymarinin ve onun polifenolik ekstresinin bağırsaktan kolesterol emilimine etkisine baktıkları çalışmalarında %1 oranında kolesterol içeren diyet hepatik ve serum VLDL ve LDL kolesterolde anlamlı yükselme ve HDL de düşmeye sebep olurken triaçilgliserol seviyelerinde de yükselmeye yol açmıştır. Silymarinin polifenolik fraksiyonu ve kendisi ayrı gruplara verilmiştir. Çalışma sonunda yüksek kolesterol grubuna göre Silymarinin de polifenolik fraksiyonun da son vücut kilosunda anlamlı olmasa da düşüşe, karaciğer ağırlığında ise anlamlı bir düşüşe sebep olduğu görülmüştür. Aynı zamanda Silymarinin kolesterol emilimini anlamlı düzeyde azaltıp, HDL-K’yı yükseltmiş, karaciğer kolesterol ve triaçilgliserol seviyelerinde de anlamlı bir düşüşe sebep olmuştur. SME’nin kalıtsal hipertriglisemik ratlarda karaciğer ve kan antioksidan durumuna ve lipoprotein metabolizmasına etkisine bakılan bir çalışmada hipertriglisemiye sahip ratların 2 hafta boyunca bir grubu standart diyetle bir grubu yüksek sükroz içeren diyetle toplam enerjinin %70’i sükrozdan beslenmiştir. Diyete %1 lik silymarin eklenmesi kan ve karaciğer lipit seviyesini anlamlı bir düzeyde etkilememiş fakat plazma VLDL-K seviyesini düşürmüştür Skottova ve ark 2004. Huseini ve arkadaşlarının 2006 çalışmasında 51 tip 2 diyabet hastasının 25 ine günde 3 kez 200mg SME tableti geri kalanlara ise plasebo verilmiştir. 4 ay devam eden çalışmanın sonunda HbA1c, TK, LDL-K, TG, ALT ve AST değerlerinde başlangıç değerlerinde göre ve plasebo kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde düşme vardır. Çalışma tip 2 diyabet hastalarında 4 ay süreyle SME kullanımının glisemik profil üzerinde yararlı etkileri olduğunu göstermektedir Huseini ve Karbon tetraklorid 2 ml/kg bw kaynaklı karaciğer hasarına karşı SM etil asetat ve etanol ile hazırlanmış ekstrelerinin etkinliklerinin karşılaştırıldığı bir çalışmada Shaker ve arkadaşları 2010 karaciğer enzimlerinde en anlamlı düşüşü etanolik ekstrenin ve HDL-K/LDL-K oranında anlamlı yükselişi de etilasetat ekstresinin yarattığını göstermişlerdir. Histopatolojik incelemede ise iki deneysel ekstrenin etkileri arasında fark yoktur Shaker ve ark 2010. 51 Aghazadeh ve arkadaşlarının 2010 deneysel steatohepatitde Silybum marianum tedavisinin antiapoptotik ve antiinflamasyon etkilerini göstermeyi amaçlayan çalışmasında 8 hafta boyunca metiyonin ve kolin eksik diyet uygulanarak nonalkolik steatohepatit geliştirilen ratlara 3 hafta süreyle SME verilmiştir. Çalışma sonunda plazma ALT, AST, Glutatyon düzeyleri, TNF-α ve TGF-β gen ekspresyonları, karaciğer histolojisi ve malondialdehit bakılmıştır. ALT ve AST seviyelerinde anlamlı bir düzelme olması, karaciğer örneklerinin histolojik incelenmesi, karaciğer TNF-α ve TGF-β mRNA larının düşmesi ve glutatyon içeriğinin artması göstermiştir ki nonalkolik steatohepatitde SME kullanımının yararlı etkileri vardır. Graffari ve arkadaşları 2011 SME’nin metotraksat kaynaklı karaciğer hasarı üzerine etkilerine baktıkları çalışmalarında metotraksat uygulaması ile yükselen ALT, AST, ALP ve bilirubin seviyelerinin anlamlı şekilde düştüğünü göstermişlerdir. Buzzeli ve arkadaşlarının 1993 çalışmasından 20 kronik aktif hepatit hastasında 7 haftalık SME uygulamasında serum karaciğer enzimleri ve bilirubin seviyesinde düşüş gerçekleşmiştir. Farelerde tioasetamid etkisiyle kronik karaciğer fibrozu oluşturup 8 hafta boyunca günlük 150 mg/kg silymarin verilen çalışmada tioasetamid serum kolesterol ve trigliseriti düşürürken ALT, AST ve LDH seviyelerini yükseltmiştir. Silymarin uygulaması karaciğer lezyonlarıyla birlikte ALT, AST ve LDH seviyelerinde de düzelmeye sebep olmuştur Chen ve arkadaşları 2011. Tsai ve arkadaşları 2008 deneysel karaciğer fibrozu ve oksidatif stres oluşturmak amaçlı en sık kullanılan ksenobiyotik olan karbon tetraklorid kaynaklı karaciğer hasarına karşı haftada 4 kez 200mg/kg lık silymarin verilen ratlarda ALT, AST ve alkalen fosfataz seviyelerinde düşme olduğunu tespit etmişlerdir. Guigas 2007 çalışmasında silymarinin hepatik glukoz-6-fosfatazı ve glukoneogenezi inhibe ederek anti-hiperglisemik etkiye sebep olduğunu göstermiştir. Benzer şekilde Vengerovskii 2007 silymarinin yine streptozotosin kaynaklı diyabette glukoza yönelik hepatosit membran geçirgenliğini artırdığını göstermiştir. Trappoliera ve arkadaşları 2005 silibin kullanımının non-alkolik yağlı karaciğer hastalarında metabolik sendrom belirtileri üzerine etkisine baktıkları 52 çalışmalarında insülin resistansında ve karaciğer fonksiyon testlerinde düzelmeye sebep olduğunu görmüşlerdir. Malihi 2009 çalışmasında silymarinin streptozotosin kaynaklı diyabetik ratlarda pankreasta inflamasyon faktörlerinden TNF-α ve IL-1β seviyelerini anlamlı düzeyde düşürdüğünü göstermiştir. Bu çalışma sonunda silymarinin tip1 diyabette koruyucu tedavi veya tedaviye destek aşamalarında kullanılabileceği söylenmiştir. Falaska ve arkadaşları 2008 silibin-fosfolipid ve E-vitamini kompleksinin SFV karaciğer koruyucu ve anti-inflamatuar etkisine bakmayı amaçladıkları çalışmalarında 30 hepatit-C hastasına ve 10 hepatit-C enfeksiyonu taşımayan steatoz teşhisli hastaya 3 ay boyunca SFV kompleksi verilmiş, ayrıca 10 tane hepatit-C li hastaya hiçbir tedavi uygulanmamıştır. Çalışma başlamadan önce ve 3 ay sonra bakılan değerlere göre SFV kompleksiyle tedavi gören hepatit-C grubunda ALT ve AST de düşme, IL-2 ve IL-6 değerlerinde azalma görülmüştür. Tedaviden sonra hepatik steatoz grubunda ALT, AST, GGT, TK, insülin, HOMA-IR ve CRP değerlerinde anlamlı bir düşme olmuştur. Aynı zamanda IFN-γ, TNF-α ve IL-6 seviyelerinde de düşme olmuştur. Yukarıda sunulan literatür bilgilerini araştırmamızın sonuçlarıyla karşılaştırmak için bulgularımızı özetlediğimizde 1-Onbir hafta sonunda YYD standart diyete göre anlamlı düzeyde daha fazla kilo aldırmıştır. 11 hafta boyunca YYD’e ek olarak SME uygulaması, sadece YYD verilen gruba kıyasla ratlarda anlamlı düzeyde daha az ağırlık artışına sebep olmuştur. Son BKİ’lerine baktığımızda 4 hafta ve 11 hafta süreyle SME kullanılan grupların BKİ değerleri YYD grubuna göre anlamlı düzeyde düşüktür. 2-YYD uygulaması standart diyet grubuna göre TK, LDL-K ve TG değerlerinde anlamlı bir yükselmeye yol açarken, 4 hafta ve 11 hafta süreyle SME uygulaması YYD grubuna göre TK ve LDL-K’de anlamlı bir düşme sağlamıştır. Bunun yanında, TG seviyesinde sadece 11 hafta SME uygulanan grupta anlamlı bir düşme olmuştur. 53 3-Çalışmamızda karaciğer yağlanmasını değerlendirmek için karaciğer fonksiyon testleri ve karaciğer yağlanması açısından patolojik incelenmesine başvurduk. SME verilen iki grupta da karaciğer yağlanması görülmezken, YYD uygulanan grupta % 4-5 oranında yağlanma görülmüştür. Karaciğer fonksiyon testleri sonuçlarına göre YYD, ALT değerlerinde anlamlı derecede yükselmeye sebep olurken, 11 hafta SME kullanımı bu değerleri normal seviyeye düşürmüştür. YYD, AST ve GGT değerlerinde anlamlı olmamakla birlikte yükselmeye yol açarken SME uygulaması bu değerlerde yine anlamlı olmamakla birlikte düşmeye sebep olmuştur. 4-YYD kan hsCRP seviyelerinde anlamlı olmamakla birlikte bir yükselmeye yol açarken 4 ve 11 hafta SME uygulanan gruplarda bu değerin sadece YYD uygulanan gruba göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür. 5-Çalışmamızda insülin ve leptin seviyelerinin ve HOMA-IR değerinin YYD ile anlamlı seviyede yükseldiği SME uygulanan gruplarda ise bu değerlerin sadece YYD uygulanan gruba göre anlamlı düzeyde düşük olduğu görülmüştür. Haddah ve arkadaşlarının 2009 çalışmasında ratlarda silibinin verilen grubun son kilosu YYD grubuna göre daha düşük olmakla birlikte fark anlamlı değildir. Bu durumun sebebinin bu çalışmada uygulanan diyetin sıvı olmasının ve kilo aldırmaktan çok karaciğer yağlanmasını hedeflemesinin etkisi olduğunu düşünüyoruz. Dunrik ve arkadaşlarının 2011 çalışmasında ratlarda silymarin ekstresinin 3 ay süre ile uygulandığında kilo almayı yavaşlattığı fakat 2 yıl süre uygulandığında aynı etkiyi göstermediği görülmüştür, bu çalışma bizim çalışmamızdan farklı olarak standart diyet uygulanan hayvanlarda gerçekleştirilmiş olmakla ve uygulanan ekstrenin dozu farklı olmakla birlikte bizim çalışmamızda 11 hafta boyunca SME uygulanan grupta da bu çalışmada 3 ay ekstre uygulanan grupta da hayvanların kilo alma hızlarında bir yavaşlama görülmüştür. Novelli ve arkadaşları 2007 Wistar cinsi yetişkin 60 günlük erkek ratlarda BKİ değerlerinin normalde 0,45 ile 0,68 g/cm2 arasında olduğunu ve standart diyet değiştirilerek bu rakamların üzerine çıkıldığında dislipidemi ve oksidatif stres oluştuğunu göstermişlerdir. Onların çalışmasının sonucuna bakarak ratlarda BMİ ölçümünün obezite gelişimini ve lipit profilinde özellikle TG düzeyinde değişiklik 54 olduğunu tahmin etmekte kullanılabilir. Bu çalışmayı dikkate aldığımızda, çalışmızda YYD verilen grupta normal BMİ sınırının üzerine çıkıldığı ve YYD’e ek olarak 11 hafta SME verilen grubun ise BMİ sınırları içine girdiği görülmüştür. Novelli ve arkadaşlarının çalışmasıyla bizim çalışmamızda aynı cins rat kullanıldığını düşünürsek, sonuçların birbirini desteklediği, bizim uyguladığımız YYD’nin ratların BMİ değerlerini bozduğu fakat ek olarak SME verilmesinin bu bozulmaya engel olduğu görülmüştür. Sun-o ve arkadaşlarının 2009 çalışmasında obeziteyle mücadelede önemli bir çalışma alanı olan pre-adiposit farklılaşmasını ve çoğalmasını yavaşlatma üzerine etkisine bakılmıştır. Bu çalışmanın sonucunda silymarinin pre-adiposit farklılaşmasını baskıladığı görülmüştür. Silymarinin yağ doku hücrelerinin hızlı artışını baskılama yoluyla antiobezite etki gösterdiği söylenebilir. Bu çalışmanın in vivo çalışmalarla desteklenmesi obeziteye karşı koruyucu hekimlik açısından önemlidir. Çalışmamızda YYD, TK, LDL-K ve TG seviyelerini anlamlı bir şekilde yükseltirken, SME’sinin bu değerlerde anlamlı bir düşmeye sebep olduğu görülmüştür. Haddad’ın 2009 çalışmasında yüksek yağlı sıvı diyet uyguladığı ratlarda silibinin 200ml/kg ekstresinin TK seviyesini düşürdüğü fakat anlamlı bir fark yaratmadığı bununla birlikte LDL-K seviyesinde anlamlı bir düşmeye sebep olduğu görülmüştür. Yine benzer bir çalışmada silymarin karaciğer TK seviyesini kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde düşürürken, plazma HDL-K/VLDL-K oranını yükseltmiştir Skottova ve ark 2003. Sobolova 2006 yüksek kolesterol içeren diyetle beslenen ratlarda silymarin kullanımının TK ve VLDL-K’ü düşürdüğü ve HDL-K’ü yükselttiğini göstermiştir. Bu çalışmalar serum kolesterol seviyesini yükseltip, lipoprotein profilini bozmayı amaçlamakla birlikte diyet içeriği olarak bizim çalışmamızdan farklılık gösteren çalışmalardır. Ayrıca çalışmamızda 11 haftalık SME uygulaması TG seviyesinde anlamlı bir düşmeye sebep olurken 4 haftalık SME uygulaması anlamlı bir düşme göstermemiş, fakat 4 haftalık SME uygulaması LDL-K seviyesinde 11 haftalık uygulamaya göre daha anlamlı bir düşmeye sebep olmuştur. Bu durum kısa süreli uygulamanın LDL-K seviyesi üzerinde etkili olurken, TG seviyesi üzerinde daha uzun süreli uygulamanın etkili olabileceği konusunda bir fikir vermektedir. 55 HDL-K seviyesindeki farklılığı uygulanan diyetlerin içerik ve sürelerinin farklı olmasıyla açıklamak mümkündür. Çünkü bizim çalışmamızda kontrol grubuyla kıyaslandığında SME alan ratlarda HDL-K düzeylerinin artmış olduğu, buna karşılık ilginç bir şekilde HDL-K düzeyinin sadece YYD alan ratlarda da artış gösterdiği saptanmıştır. Bu durum, ratların lipid metabolizmasında şu an izah edemediğimiz farklı mekanizmaların da rol alabileceğini göstermektedir. Örneğin; Sobolova, plazma lipoprotein profilini olumlu yönde değiştiren mekanizmalardan birisinin de silymarin ile kolesterol absorbsiyonunun inhibe edilmesi olabileceğini öne sürmüştür Sobolova 2006. Son olarak genel anlamda bu çalışmalarında bizim çalışmamızın da SME kullanımının total kolesterol ve LDL-K seviyeleri üzerine olumlu etkileri olduğu konusunda hem fikir olduğunu söyleyebiliriz. Çalışmamızda karaciğer patoloji bulgularında karaciğerde yağlanma görülmüş fakat plazma GGT ve AST seviyelerinde anlamlı bir fark ortaya çıkmamıştır. Farkın ortaya çıkmaması karaciğerde yağlanmanın olması fakat hücre harabiyetinin olmamasıyla açıklanabilir ki bu durum bizim diyet modelimizin avantajıdır. Deneysel non-alkolik karaciğer hastalığı oluşturmayı amaçlayan Aghazadeh ve arkadaşları 2010 bizim çalışmamızdan farklı olarak metionin ve kolin eksik diyet kullanarak ALT ve AST seviyelerinde kontrol grubuna göre deneysel grupta anlamlı bir yükselme ve SME uygulanan grupta ise anlamlı bir düşme saptamışlardır. Metiyonin ve kolin eksik diyetin karaciğer hücre harabiyeti oluşturma açısından YYD uygulamasına göre daha etkili olduğu bilinmektedir. Hayvan çalışmaları ve klinik deneyler silymarinin alkol kaynaklı karaciğer hasarının erken veya ileri aşamalarında 3 ila 6 aylık farklı kullanımlarda faydalı etkilerini göstermişlerdir Flora ve ark 1998, Wang ve ark 1996. Ancak sonuçları çelişen çalışmalar da mevcuttur, bu durum alkolik karaciğer hastalığının patolojisinin karmaşıklığı, hastaların veya çalışılan hayvanların farklılıkları ve çalışma protokolü sırasında alkol kullanımındaki farklılıklarla açıklanabilir Saller ve ark 2001, Saraswat ve ark 1995. Yapılan çalışmaları incelediğimizda SME kullanımının karbon tetra klorid, metotraksat, tioasetat ve alkol kaynaklı karaciğer hasarının yol açtığı ALT ve AST yükselmesi durumlarında bu parametreleri düşürdüğü söylenebilir. Bunun dışında 56 daha önce bahsettiğimiz çalışmalarda SME’nin yağlı karaciğer hastalığı Laguercio ve ark 2007, siroz, hepatit Buzzelini ve ark 1993 gibi hastalıklarda koruyucu
Testin Adı INSULIN REZISTANSI Sinonim HOMA-IR, HOMA, İnsülin rezistansı, Insulin resistance, Homeostasis Model Assessment, Homeostasis Model Assessment-Insulin Resistance Çalışma Zamanı Pazartesi,Salı,Çarşamba,Perşembe,Cuma,Cumartesi Sonuç Verme Zamanı 4 saat sonra Numune Türü Serum, Açlık, - Numune Miktarı 1500 Mikrolitre Numune Kabı Numune Özellikleri Son Numune Kabul Saati 1800 Hastanın Hazırlanması Çalışma Yöntemi N/A Kullanımı HOMA-IR indeksi, insülin direncinin değerlendirilmesinde kullanılır. İnsülin direnci normal konsantrasyondaki insülinin normalden daha az biyolojik yanıt oluşturması ya da glukoz kullanımını uyarma etkisinin azalmasıdır. İnsülin normalde karaciğerde glukoneogenezi ve glikojenolizi inhibe ederek hepatik glukoz üretimini baskılar. Ayrıca glukozu kas ve yağ dokusu gibi periferik dokulara taşıyarak burada ya glikojen olarak depolanmasını ya da enerji üretmek üzere okside olmasını sağlar. İnsülin direncinde insülinin karaciğer, kas ve yağ dokusundaki bu etkilerine karşı direnç oluşarak hepatik glukoz supresyonu bozulur. Kas ve yağ dokusunda insülin aracılığı ile oluşan glukoz kullanımı azalır. İnsülin direncini karşılamak ve normal biyolojik yanıt sağlamak için beta hücreleri sürekli olarak insülin salgısını arttırmaya yönelik çalışır. Sonuçta normoglisemi sağlanırken insülin düzeylerinde de normale göre yüksek bir seviye hiperinsülinemik süreçte beta hücresinde başlangıçta herhangi bir bozukluk yoktur. Fakat beta hücre fonksiyon kaybı başladığında insülin salgısı da giderek azalmakta ve ortaya diyabet çıkmaktadır. Birçok kalıtsal ve edinilmiş faktörler insülin duyarlılığını etkileyebilmektedir. Bunlardan bazıları örneğin cinsiyet kaçınılmazdır. Bölgesel adipozite, iskelet kas kitlesi ve fizik kondisyon durumu ile bağıntılı bazı faktörler potansiyel olarak modifiye edilebilecek özelliklerdir. Numune Stabilite Özellikleri Buzdolabı2-8 °C 3 Gün Lab. Kodu 5479
1,25-Dihidroksi Vitamin D 17-alfa hidroksiprogesteron, direkt 25-Hidroksi Vitamin D Adrenokortikotropik hormon ACTH AFPMoM Aldosteron Alfa- feto protein AFP Anti tiroglobulin antikor Anti TPO Troid peroksidaz antikor Anti-Mullerian Hormon AMH/MIS Beta-HCG Total CA 15-3 CA-125 CA-19-9 C-peptid C-Peptid, Tokluk Dehidroepiandrosteron sulfat DHEA-SO4 Deksametazon supresyon testi Eritropoetin EstradiolE2 Estriol E3 Ferritin FER Folik Asit Folikül Stimülan HormonFSH Faktör Insülin Insülin Rezistans Indeksi HOMA-IR Insülin, Tokluk Karsinoembriyonik antijen CEA Kortizol Lüteinlestiren hormon LH Makroprolaktin PAPP-A PregnantAssociatedPlasmaProteinA Parathormon PTH Procalcitonin Progesteron Prolaktin PSA Serbest Serbest T3 FT3 Serbest T4 FT4 Serbest testosteron Somatomedin-C IGF-1 Testosteron Total Tiroglobulin hTg Total lgE Total PSA TSH Vitamin B12
merhaba hocam, işim gereği bankacıyım düzenli öğünler tüketemediğim için genel tarama yaptırmak üzere iç hastalıkları uzmanına muayene olarak genel tarama tarafımda anemi hastalığı bulunduğundan referans değerlerin altında üstünde çıkan sonuçlar beni tedirgin etti. bu sonuçlara göre anemi hastası isem,3 aylık bir kızım var onun da benzer taramalardan geçmesi ve onun kanında da belirti aranmasına gerek var mıdır? saygılar, merhaba, 38 yaşında erkek;adana’da yaşıyorum. iç hastalıkları uzmanının yaptırdığı genel tarama sonuçlarımdan kritik seviyede olanlar aşağıdaki gibidir. mcv mch rdw-cv hemoglobin Glukoz, Açlık 98 Kolesterol, HDL 39 Kolesterol, LDL Direkt 154 Tiroid Stimülan Hormon TSH İnsülin³ İnsülin Rezistans İndeksi HOMA-IR³
insülin rezistans indeksi homa ir 3